- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 05 Ekim 2017, Perşembe 8:57
Sermayenin el değiştirmesi ile emek piyasasında gitgide daha az istihdamla yüzleşen toplumumuzun pek çok üyesi her nasılsa devlette ve kalan Kıbrıs firmalarında iyi kötü yaşamlarını sürdürebilecek kadar kazanacakları rüyasını görmeye devam ediyor.
Yıllarca Güney Kıbrıs ve Türkiye rekabetinden uzakta kârına kâr katmış sermaye sınıfımızın pek çok üyesi rakipsiz, kapalı bir ekonomide ganimetle, tüm devlet olanaklarından yararlanarak, kamu bankalarının içini boşaltarak ve 2’ye mal ettiğini 20’ye satarak zengin oldu. Eski kârlar yok artık. Risk almadan ticaretle uğraşmaya alışmış olanlar hem Türkiye hem de Güney Kıbrıs’la rekabet etmek zorundalar. Resmi tamamlamak zor değil; geçmişte sunulan tüm imkânlara karşın aşırı borçlu şirketler geleceği bir sonraki kuşağa devredemiyor: Kimisi yok pahasına el değiştiriyor, kimisi batıyor, kimisi yol yakınken ülkeyi terk etmeyi düşünüyor.
Yerlerine gelenlerin niteliği hükümetlerin iktidarlarını korumak için peşkeş çektiği arsalar üzerinde, beleşten elde ettikleri ile kazandıkları sürece yatırım yapan yurt dışı sermaye ile sınırlı. Ve açıktır ki bu sermayenin belirleyici bir bölümü işin ehli olduğu için Ada’ya gelmiyor. Aksine başarılı olamadığı için veya KKTC’nin tanınmamasının getirdiği bazı kolay, çokça yasa dışı para kazanma yollarından fayda sağlamayı umarak Kıbrıs’a geliyor. Öyle değilse, Koç’la Sabancı gelsin de görelim. Gelmiyorlar. Vurkaççılar, ipotekli tapuyla iş yapan, parsayı topladıkları gibi memleketlerine geri dönen inşaat firmaları, yasa dışı betçiler, kara para aklayanlarsa dünyanın her yerinden Ada’ya gelebiliyor.
Artan şiddet olayları içinde öngörülemez bir gelecekle bir başına bırakılan toplumsa mevcut düzenin zorlanarak da olsa bir şekilde devam edeceğini varsayıyor. En büyük sorun da burada düğümleniyor.
Entegrasyon, sermayenin değişimi ve dağıtılan vatandaşlıklarla bambaşka bir katman yaratıyor ve kurulan düzenin azalan nimetlerini sınırını geliştirerek, çürük politikacılar lehine daha pahalıya satabilmenin yollarını açıyor.
Ekonomik düzenler insanların davranışlarını ve toplumsal varoluşlarını belirler. Son derece rekabetçi bir ekonomide gözünü açanlar ve konumlarını korumak için çok çaba ortaya koymuş insanların biçim verdiği toplumsallaşma ile hiç rekabete alışmamış bir ekonomide ganimetle zenginleşmenin şekillendirdiği toplumsallaşma aynı olamaz. Bu aynı olamama halinin getirdiği rekabet özel sektörde olduğu gibi devlete yapılacak yeni istihdamlarda da rengini ortaya koymaya başlayacak.
Velhasıl, kurulan düzenin bugüne dek sunduğu imkânlar hat değiştirerek artık başka kanala akıyor. Tablo vahim. Normal şartlar altında hiçbir toplum böylesi bir enkaz devralmayı istemez, direnir. Normal olmayan şartlar altında oksijen tüpüyle nefes almaya alıştırılmış bir toplum ise fazla oksijenin getirdiği uyku hali içinde, doğal reflekslerini yitirir. KKTC’de yaşadığımız tam da budur. Dünyanın bir başka ülkesinde gelişmeyecek hayali bir yaşamın içinde doğan ve yetişen insanlar ortaya çıkan bu gerçek dışı yapının sonunda kurbanı olduklarını görememektedir.
Eskiden fanus içinde yaşadığımızdan söz ederdik. Fanus kırıldı; her yerden, her şeye açık, yeni bir düzlemde korunaksız ve alabildiğine vahşi bir yaşam başımıza çöktü. Kırılan fanusun ortaya çıkardığı yeni olanaklardan yararlananlarsa artık başkaları. Ve bu başkaları normal olmayan şartlardan fayda sağlamaya çalıştıkları için kaba ve şiddet içeren deneyimler de fanusun kırıldığı günden beri artarak kendini gösteriyor.
Toplumun gerçek dışı kapalı düzenden uyanışı bir uçtan diğerine aniden savrularak gerçekleşiyor. Bu da oksijen tüpü ile nefes almaya alıştırılmış birine oksijeni gittikçe tükenen bir ortamda yaşamayı emrediyor. Nasıl yaşayacak, yeni durumla nasıl başa çıkacak bilemiyor ve ülkesini terk etmenin çözüm olduğunu düşünmeye başlıyor. Sanki gideceği yerde oksijen tüpü varmış gibi… Ve bazıları yetkileri devretmekten bahsediveriyor, tüm toplumun son devir işlemleri bitirilmekteyken.
Her ne olursa olsun hayat mücadele edenlerin, umutsuzlukla başa çıkanlarındır.
MAKALEYE YORUM YAZIN

-
19.04.2018 İngiliz usulü
-
12.04.2018 AB’nin çöküşü
-
05.04.2018 Nerede?
-
29.03.2018 Euro’ya geçmek
-
22.03.2018 Varna mı?
-
15.03.2018 Derinleşen kriz
-
08.03.2018 Kadın korkusu
-
01.03.2018 Birleşme
-
22.02.2018 Gerçek neden
-
15.02.2018 Totaliterleşme
-
08.02.2018 Nijerya
-
01.02.2018 Güç birliği
-
25.01.2018 22 Ocak...
-
18.01.2018 Neyi bekliyorsunuz?
-
11.01.2018 Tehlikeli oyun
-
04.01.2018 Buzul çağı
-
28.12.2017 Kimlik bilgileri
-
21.12.2017 Pizza partisi!
-
14.12.2017 Plansızlık
-
07.12.2017 Kötü siyaset
-
30.11.2017 Zor yıl
-
23.11.2017 Döviz yakacak!
-
17.11.2017 Sonuç belli...
-
09.11.2017 Uranüs etkisi!
-
02.11.2017 Yasanın riskleri
-
26.10.2017 Kim inanır?
-
19.10.2017 Bedeli ağır
-
12.10.2017 Çıkış
-
28.09.2017 Kara para
-
21.09.2017 Angelina’ya davet
-
14.09.2017 Damarın rengi
-
07.09.2017 Exodus 1947
-
31.08.2017 8 ay çalışmak
-
24.08.2017 Hong Kong’dan al haberi
-
17.08.2017 Bubukşo
-
10.08.2017 Elektrikli araba
-
03.08.2017 Fi, Çi, Pi
-
27.07.2017 Gezi treni
-
20.07.2017 Toprağı altın
-
13.07.2017 Biraz gerçekçi olalım
-
06.07.2017 Kriz ve çözüm
-
29.06.2017 Ara eleman
-
22.06.2017 Tuz ruhu
-
15.06.2017 Kara delik
-
08.06.2017 ARUCAD
-
08.06.2017 ARUCAD
-
02.06.2017 Suç korkusu
-
25.05.2017 Roger Stone
-
18.05.2017 Fıstık mı, su mu?
-
11.05.2017 Temiz deniz!
-
04.05.2017 Algı yönetimi
-
27.04.2017 Kadın eliminasyonu
-
20.04.2017 Nereden buldun?
-
13.04.2017 Sanayi Odası’nda rövanş
-
06.04.2017 Bardağı taşırdınız!
-
30.03.2017 Hayat
-
23.03.2017 Gençlik sıkıntısı
-
17.03.2017 Kodlama ve müfredat
-
09.03.2017 Kadınlar ve erkekler
-
02.03.2017 Büyük kumar
-
23.02.2017 KOBİGEM’e övgü
-
16.02.2017 Ortak noktamız
-
09.02.2017 Rüşvet
-
02.02.2017 Elektromanyetik kirlilik
-
26.01.2017 Sarı muhalefet
-
19.01.2017 Kötülük
-
12.01.2017 Fişenk mi?
-
05.01.2017 Kadın ölümleri
-
29.12.2016 Minilerin yılı
-
22.12.2016 Hiper normal!
-
15.12.2016 Malum çevreler
-
08.12.2016 Krizin ötesi
-
01.12.2016 ‘İngiliz oyunu’
-
24.11.2016 Çözümün anahtarı
-
17.11.2016 Elitlerin sonu...
-
10.11.2016 Bizde yok ki Rusçu!
-
03.11.2016 Demokrasi Devrimi
-
27.10.2016 KIB-TEK’ten 44 binlik fatura
-
20.10.2016 Bilişimden Polis’e
-
13.10.2016 Yasa dışı bahis çetesi
-
06.10.2016 Ara emri muhalefeti