- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 02 Ekim 2017, Pazartesi 10:26
KKTC Bakanlar Kurulu 2014 yılı sonuna kadar tahakkuk etmiş vergi borçlarına af getiren kararnameyi geçirerek yürürlüğe koyması ile birlikte ülke basınında bu konuda çeşitli görüşler yer almıştır. Dikkat edilecek olursa, bazı görüşler içerisinde vergi affının adalet duygusunu zedelediği fikri öne çıkarken, bazı görüşlerde ise bunun ekonomik zorluklar içindeki kişi ve şirketler için bir rahatlama sağladığı savunulmaktadır.
Vergi affının vergi adaleti sağlama ve ticari faaliyetler, içerisinde bulunan kişi veya kurumların eşit şartlarda rekabetine etki etmedeki katkısı açıkça görülebilmektedir. Vergisini gününde ödeyen ve bunun için gerek iç veya dış finansman kullanan işletmelerin, vergisini zamanında ödemeyen ve ödemediği için kendine bir çeşit finansman sağlayan şirketlere karşı dezavantaj içinde bulunduğu söylenebilir.
Her ne kadar vergisini zamanında ödeyenin zamanında ödeme ile birlikte bir finansmana ihtiyaç duyduğu ve bu finansmanın da bir maliyeti olduğu söylense de vergisini zamanında ödemeyen kişi veya kurumların da gecikme zamları yolu ile bir maliyeti olmaktadır. İşte vergi affı ile birlikte gecikme zamları bağışlandığından vergisini geciktiren, vergi ödemek için ihtiyacı olan finansmana herhangi bir maliyet ödememektedir. Salt adalet açısından olayı değerlendirirsek önümüze bu görüntü çıkmaktadır ve basındaki tartışmaların ana kökeni de budur.
Ancak, vergi affının sadece şirketler veya şahıslar arasındaki adalet dengesi açısından ele alınmaması gereklidir. Vergi affını sadece adalet açısından ele almak mikro düzeyde bir ekonomik tartışmadır. Halbuki konunun bir de makro ekonomik düzeyde ele alınması gerekmektedir. Makro düzeyde ele alındığında ülkenin genel ekonomik durumunun şirketlere ve şahıslara yansıması ve bundan dolayı vergi ödemedeki tutumları daha iyi görülmektedir.
KKTC’de faaliyet gösteren işletmeler için en büyük sorun finansmana erişimdir. Finansmana erişimdeki sorun kredi veren kuruluşlardan kredi almaktan çok, yapılan satışlar veya verilen hizmetler karşılığı yapılması gereken tahsilatın zamanında yapılamamasıdır.
İşletmelerin verilen mal veya hizmet karşılığı aldığı çeklerin süresinin iki ay ve üzerinde olması önemli bir finansman sorunudur. Bir de dikkatten kaçırmamız gereken devletin piyasadan aldığı mal ve hizmetler karşılığı yaptığı ödemelerin süresidir. Hepimiz bilmekteyiz ki, KKTC hükümetleri yıllardır devlete mal ve hizmet veren kişi veya kurumlara gecikmeli ödeme yapmaktadır. Bu kişi veya kurumlar da devletten alacaklarını teminat göstererek bankalardan borçlanmakta ve bunun karşılığında büyük oranda faiz ödemektedir. Biraz detaylı bir inceleme yapılırsa vergi affından faydalanacak şirket veya şahısların önemli bir bölümünün devletten alacaklı olan kurumlar olduğu görülecektir.
Yukarıda değinmeye çalıştığım, makro ekonomik şartların yarattığı sıkıntıların şirketleri veya şahısları ödeme sıkıntısı içine sokması ile birlikte birçok kişi veya kurumun devlete olan vergi borçlarını erteleme yoluna gitmesinin ülkede çok bilinen ve kullanılan bir finansman aracı olarak ortaya çıktığıdır. Bu yolda yapılan finansmanda beklentinin ilerde bir vergi affı olduğu inancında değilim. Devletle yapılan birçok işlemde kişi veya şirketlerin vergi borcu olmaması gerekliliği varken, kişi veya şirketlerin vergilerini ödemeyip affı beklemeleri rasyonel bir düşünce değildir. Rasyonel düşünce ekonomik şartların mecbur ettiği şartlara göre yapılan vergi ödemesinin ertelenmesidir.
Ülkemizde ticari faaliyet içerisinde olan kişi veya şirketlerin vergi yükümlülüklerini zamanında yerine getirmemesinin ülkemizde büyük ölçüde tahsilat sorunlarına dayalı olduğu yukarıda belirtilmiştir. Kişi veya kurumların tahsilat sorunları verginin zamanında ödenmemesine yol açsa da esasen her zaman dikkate alınması gereken, ülkemiz şartlarına göre bugün uygulanan vergi oranlarının da olması gerekenin üzerinde olduğunun fark edilmesidir.
Maalesef yıllardır bütçe sıkıntıları dolayısı ile hükümetler vergi oranlarının rasyonel seviyelere getirilmesi ile ilgili olarak çok tutuk ve çekimser davranmışlardır. İşte bu tutuk davranış da her üç dört senede bir hükümetlerin büyük miktarda ödenmemiş vergi miktarları ve gecikme zamları ile karşı karşıya kalmasının diğer bir nedeni olmaktadır. Bir yandan olması gereken oranların üzerinde vergi oranları ile vergi toplamaya çalışırken, diğer yandan hükümetler bu vergilerin zamanında ödenememesi dolayısı ile de tahsilt sıkıntısı çekebilmektedir. Üstüne üstlük devlet alacağı vergiyi geç alarak, gecikme zamlarını da bağışlayarak paranın zaman kaybını da sineye çekmektedir. Finansman açısından devlete geç ödenen ve gecikme zammı alınmayan her alacak, verginin tahakkuk ettiği gündeki değerinin çok altındadır.
KKTC’de ekonomik yapının hâlâ devlet ağırlıklı olması dolayısı ile devletin icraatları bu ülkede ticari aktivite içinde olan kişi veya kurumları önemli ölçüde etkilemektedir. Devlet çalışanlarının ve emeklilerin maaşlarını ay sonu ödeyerek piyasayı fonlayan hükümet, maalesef kendisi ile iş yapanlara karşı aynı hassasiyeti göstermemektedir. Böyle olunca da yukarıda açıkça belirtildiği şekilde devlet kronik tahsilat sıkıntısını daha da körüklemektedir.
Bu aşamada mevcut şartların devamı halinde gelecekte hükümet edeceklerin de selefleri gibi vergi affı çıkaracaklarını söylemek yanlış olmaz. Ancak, bilinmesi gereken ülkedeki nakit dönüş sıkıntısının aşılması geciktiği müddetçe bu gibi icraatların tekrarlanacağıdır.
KKTC bugünden itibaren makro ekonomik yapı içindeki nakit hareketlerinin hızlandırılması için önemli radikal adımlar atmalıdır. Üç dört yılda bir vergi affı çıkararak ekonomik tedbir aldığını sanmak halkı bir süre daha oyalamaktır. Yine de her şey için daha zaman vardır. Bu vergi oranları konusuna bir esaslı el atılsa farklılık birkaç yıl içinde görülecektir.
MAKALEYE YORUM YAZIN

-
23.04.2018 Döviz kur artışına karşı alınmaya çalışılan önlemler
-
09.04.2018 Kıbrıslı Rumlarla ortak ekonomik değerleri paylaşmak ve iş yapmak
-
26.03.2018 Güven ve istikrar
-
05.03.2018 Bir uyarı! Vergi cenneti mi kara para aklama merkezi mi?
-
12.02.2018 Kıbrıs’ın kuzeyinde ekonomik gelişme için çözüm şart mı?
-
05.02.2018 Finansal Hizmetler Teknolojisi (Fin Tech)
-
15.01.2018 Seçim sonuçları ve ekonomi
-
08.01.2018 2018 yılı beklentileri
-
01.01.2018 2018 yılı beklentileri
-
25.12.2017 Gelir ve fırsat eşitsizliği
-
18.12.2017 Artan döviz kurları ve enflasyon ile mücadele etmek
-
04.12.2017 Küçük adalardan büyük ekonomiler çıkar mı?
-
27.11.2017 Kara para suçlusu offshore işletmeler mi?
-
20.11.2017 Önemli olan kayıt dışı ekonomik faaliyetleri vergi sisteminin kapsamına almak
-
06.11.2017 Ekonomik hayatta güncel tartışma konuları
-
30.10.2017 Yurt dışından bakıldığında KKTC’de yatırım ortamı nasıl değerlendirilir
-
23.10.2017 Tayvan modeli (3)
-
16.10.2017 Tayvan modeli (2)
-
09.10.2017 Tayvan modeli
-
18.09.2017 KKTC serbest bölgeleri
-
11.09.2017 Üniversiteler ve ekonomik gelişme
-
04.09.2017 Toplumdaki özgüven eksikliği ekonomik atılımları da etkilemektedir
-
28.08.2017 Dünya 2007 sonrası likidite gücünü kaybetti
-
21.08.2017 Küresel ekonomik krizin onuncu yıl dönümü
-
14.08.2017 Konumuz KKTC ve serbest bölge
-
31.07.2017 Şirketlerin denetlenme ihtiyacı 21’nci yüzyılda farklı nedenlerle değişiyor
-
24.07.2017 21’inci yüzyıl iklim değişikliğinin etkileri ile savaşmakla geçecek
-
10.07.2017 Crans Montana sonrası ne olacak?
-
03.07.2017 Küreselleşmeye karşı bölgecilik
-
26.06.2017 KKTC yatırım ülkesi
-
12.06.2017 Bugünlerde neler konuşuluyor?
-
05.06.2017 Kişi başı gelirde artış refah artışının göstergesi olur mu?
-
29.05.2017 Önümüzdeki 15 yıl içerisinde en önemli sorun sürdürülebilir insan yaşamı
-
15.05.2017 Serbest bölge değil düşük vergi ödenen ülke olmak
-
08.05.2017 KKTC’de Kredi Garanti Fonu Uygulaması
-
01.05.2017 Kıbrıs adası üzerinde ticari haklar
-
24.04.2017 İşletmeleri zarar yapmak değil, nakit darlığı batırır
-
10.04.2017 Neyi yönetebiliriz?
-
28.03.2017 Siyasette sağ görüşlü olmak içe kapanma mı?
-
20.03.2017 KKTC ve küreselleşen dünya ticareti
-
06.03.2017 Kurumlar ve kurumsal yönetim ilkeleri
-
20.02.2017 Aile şirketleri
-
13.02.2017 Devlete ait kurumların yönetimindeki sorumluluk
-
06.02.2017 20’nci yüzyıl mantığı ile 21’inci yüzyıl sorunlarını çözmek
-
30.01.2017 Toplumun ajandasında döviz kurlarındaki artış hala en önemli konu
-
23.01.2017 İş yapma riskinin arttığı dünyamızda siyaset etkisi
-
16.01.2017 2017 yılının ilk günlerinde bizi meşgul eden konular ve beklentiler
-
09.01.2017 Risklerle dolu dünyamızda 2017 ile ilgili öngörülerde bulunmak
-
26.12.2016 Dünyada artan milliyetçi akımlar rasyonel olmayan ekonomik akla hizmet vermektedir
-
19.12.2016 Döviz kurlarındaki artış enflasyonu tetikler mi?
-
21.11.2016 Ekonomik kazanımlar kalite ve markalaşma ile artıyor
-
14.11.2016 ABD başkanlık seçim sonuçları ve küreselleşme karşıtlığının artışı
-
07.11.2016 Çevre ile uyumlu olmayan hiçbir ekonomik aktivite sürdürülebilir değildir
-
31.10.2016 Önemli olan toplumun refahı
-
24.10.2016 Yapısal dönüşüm programı tekrar gündeme geldi
-
17.10.2016 Siyaset üzerine
-
10.10.2016 Çözüm veya çözümsüzlük durumuna bağlı ekonomik şartlar
-
03.10.2016 Alt yapı yatırımlarının küresel ekonomideki büyümeye etkisi
-
26.09.2016 Neden insanlar göç ederken Avrupa’yı düşünür?
-
12.09.2016 Çevreye harcanan her bir kuruş, ekonomik fayda olarak mutlaka geri döner
-
05.09.2016 Devlete ait işletmeler kârlı çalıştırılabilir mi?
-
28.08.2016 Güncel