- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 06 Eylül 2017, Çarşamba 10:35

Hüseyin Vedat AĞLAMAZ
İnsan olmanın en temel ihtiyacı; gerçek dostlar ve arkadaşlar!Her zaman kendime “en”le başlayan şu soruları sormuşumdur ve de cevaplamışımdır.
En güzel ev neresi; dostlarınızı içinde ağırladığınız evdir. En güzel kitap hangisidir; okuyup dostunuzla paylaştığınızdır. En güzel yemek nedir; dostlarınız ve arkadaşlarınızla paylaştığınız yemektir. En güzel tatil hangisidir; dostlarla geçirilen tatildir. En güzel hikâye hangisidir; dostlarınızla paylaşmaktan beis duymayacağınız hikâyedir. En büyük başarı hangisidir; gerçek dostların takdir ettiği başarıdır. Ve en çok, en çok, en çok diye binlercesini sıralayabiliriz. Ne yaparsak yapalım, neyi yaşarsak yaşayalım her zaman sonunda dostlar ve arkadaşlar vardır. İşte bu yüzden mutlu olmak adına canını yemiş birçok insanın aradığı şeydir gerçek dostlar ve arkadaşlar.
Ama günümüz dünya düzenine bir göz atacak olursak, özellikle yüzyılımızın son yarısında sistemin bireye dayatmış olduğu yeni dünya düzeni ve ön gördüğü birey modeli, içinde gerçek dostlukları ve de arkadaşlıkları asla ve asla barındırmıyor. Barındırdığı tek şey başarı için her şey mubahtır felsefesidir. Bu aslında belli bir sınıfın binlerce yıllık bir süreçte, değişik türden atasözleri ve deyimleriyle bireye dayatmış olduğu “babana bile güvenmeyeceksin” in nihai ve son şeklidir. Bundan ötesi de yok zaten.
Dostlara ve arkadaşlara sürekli ihtiyaç duyan insan türü, binlerce yıllık tarihsel serüveninin hiçbir noktasında bu kadar biçare duruma düşmemişti. O kadar ki kendi yarattığı cennetini cehenneme çevirmiştir. Dünya denen ve varlığını bu dünya cennetiyle sürdüren insan, yarattığı bu yalnızlık cehenneminde, kendi yalnızlığının nedeni doğaymış, dünyaymış gibi ve de sanki başka dünyaları varmış gibi adeta onu hoyratça yok etmektedir. Buna en güzel örnekse günümüz insanının gereksiz sarfiyatı ve onun yansıması olan küresel ısınmadır.
İşte bu noktada dostluklara ve arkadaşlıklara çok daha fazla ihtiyaç duyulmaktadır. Her şeyden önce dostlukların ve arkadaşlıkların insana yüklemiş olduğu sorumluluk duygusu ve samimiyet aslında dolaylı anlamda üzerinde yaşadığımız bu dünyaya karşı sorumluluğumuzu yerine getirmemize olanak sağlar. Bir birlerine karşı sorumlu olan bireyler toplum olur. Toplumu oluşturan bu sorumluluk sahibi bireyler de kaliteli toplulukların oluşmasına katkı koyar. Kaliteli topluluklar sorgulayan, sebep sonuç ilişkisi içerisinde meselelere analitik çözümler getiren ve doğal seleksiyona katkı koyan topluluklar olurlar. Aslında toplu olma ve toplum olma olgusunun en temel argümanlarından biri de işte insanlar arasında kurulan bu samimi ilişkileredir.
“Bedeli olmayan şeylerin ne samimiyeti olur ne de içtenliği”
Dostluk, arkadaşlık öyle ansızın havadan düşen, ya da ansızın sahip olabileceğiniz bir şey olmamıştır hiçbir zaman. Emekle, özveriyle ve samimiyetle beslenen ilişkiler ancak ve ancak dostluk ve arkadaşlık olarak adlandırılabilir. Bunun içinde dostluk ve arkadaşlık kavramlarının içeriğiyle ilgili teorik ve pratik anlamda bir takım bilgilere sahip olmamız gerekir. Yani yine dayandığımız en temel mesele karşımıza okumak olarak çıkıyor. Evet her şey okumak ve edinmekle başlar. Ve her şeyin kaynağında bu temel argüman vardır. Bilmediğiniz bir şeyin yaşanması rastgeledir. Gelişigüzeldir. Sezgiseldir. Ve her daim adını koyamadığınız bir eksik olma durumundan başka bir şey değildir. Sürekli eksik olma eksik kalma durumu ise bireyi maalesef hiç de istemeyeceği mezralara sürükler. İşte bu yüzdendir ki var olmanın ve var kalmanın en temel argümanıdır okumak.
Pek ala diyebilirsiniz ki, bu Ağlamaz da amma taktı okumaya. Ağlamaz da size hemen şunu söyler. Şu andan geriye doğru, yaşamınızla ilgili filminizi sarmaya başlarsanız, ne kadar çok eksik kaldığınız durumlar olduğunu rahatlıkla görebilirsiniz. Ama maalesef geriye doğru filminizi sararken ve de belli analizler yaparken yine bilgiye ihtiyacınız var. Geriye doğru yapacağınız öz eleştiri mutlak şekilde bilgiyi gerektirmektedir.
Her seferinde yaşadıklarımızla hayatımıza yüklediğimiz anlam varlığımızın anlamına anlam katar. Ve bu anlam ihtiyacı ortaya çıkarır. Karşılanan ihtiyaçlardır mutluluklarımızın kaynağı aslında.
Gerçek bir dostla yaptığınız sohbet, yediğiniz yemek, paylaştığınız bilgiler, yaptığınız yolculuklar, verdiğiniz kavgalar yaşamlarımıza muhteşem anlamlar yükler.
İşte bu yüzdendir ki, paylaşmak ve paylaşarak büyütmek insanoğlunun sahip olabileceği en muhteşem olgudur. Sanırım son zamanlarda ülkemizde en çok ihtiyaç duyulan şeylerden biridir paylaşmak. Ülkemizin içinde bulunduğu kaotik duruma bakacak olursak, en temel nedenlerinden birinin de bireylerin inanılmaz bir ötekileme operasyonuna maruz kalmaları ve bunu içselleştirmeleridir.
Sosyal anlamda birbirlerini paylaşmayan ve birbirleriyle ilgili sorumluluk almayan bireyler, bırakın yok olmayı, tarihin karanlık sayfalarına karışmaya mahkûmdur. Ve pek tabi bireylerden oluşan toplumun da bu karanlık sayfalarda yer alması kaçınılmaz bir realitedir.
“Zararın neresinden dönerseniz dönün gerçekten kârlısınız”
Ne yapmalı? diye bu basit soruyu kendimize sorarsak bence en önemli adımı atmış oluruz. Çünkü sormak aynı zamanda cesaretin ve özgür düşüncenin en temelini oluşturur. Bu sizi başka başka sorulara ve pek tabi cevaplara götürecektir. İşte o noktadan itibaren önce siz sonra kuracağınız dostluklar ve arkadaşlıklar beslenecektir. Ve pek tabi bu beslenme toplumsal beslenmeyi de beraberinde getireceğinden, belki bizleri onurlu ve ne istediğini bilen bir topluluk haline getirir. Bunun içinde ihtiyacımız olan tek duygu içten ve samimi olmamızdır.
“Aradığını bilmeyen, bulduğunu anlayamaz” der Claude Bernard. Eski dostlukları yeniden beslemek ve yeni dostluklara yelken açmanız dileğiyle.
MAKALEYE YORUM YAZIN

-
24.04.2018 FODOS ve Mağusa ile zamana yolculuk
-
17.04.2018 Yurtların kültürel dezenformasyona yapmış olduğu katkı ve Kuzey Kıbrıslılar
-
10.04.2018 Kıbrıs; Müze ve müzecilik üzerine… Ve YDÜ Modern Sanat Müzesi…!!!
-
03.04.2018 Her şeyi okumak mümkün mü? Hem “evet” hem “hayır”!
-
20.03.2018 Farkında(mıyız)? Neyin?
-
14.03.2018 Bütün sanatların anası da babası da tiyatrodur
-
20.02.2018 Bilinmek ve bilinir olmanın anlamı veya değeri
-
13.02.2018 Değişmeyen tek şey; “değişim”
-
23.01.2018 Tatlısu-Mari…!!!
-
16.01.2018 Sürekli yükselmek ve yüksekte olmanın hakkını vermek
-
02.01.2018 Söylediklerin değil, yaptıklarındır seni yansıtan! 2018 yüzleşme yılımız olsun
-
26.12.2017 Kitle ve iktidar üzerine…
-
19.12.2017 Aldatılanlar ve aldatanın aldatılmama arzusu!
-
12.12.2017 Bir artı bir eşittir iki mi? Yoksa bir çarpı bir eşittir bir mi…?!!!
-
05.12.2017 20 yıl sonra yine ve yeniden yüzleşme; ve dejavu…!
-
29.11.2017 Kıbrıs’ta mutluluğun resmi ve resmi olan görece mutluluklar!
-
21.11.2017 Kişinin, ya da kişilerin kendini bir şey zannetmesi, ya da zannedilenin zannedileni olmak..!
-
07.11.2017 Uluslararası Kuzey Kıbrıs Müzik Festivali dostlarım Halil Kalgay ve Erkan Dağlı...!
-
31.10.2017 Mesleki ‘Değer Algısı’nın anlam yarattığı ‘değer’ ve bu algıya yüklenen!
-
24.10.2017 Ya dışındasındır çemberin, yada, içinde yer alacaksın...!
-
17.10.2017 La Amistad'a yüklenmiş hukuksuzluk ve Amistad filminin biz Kıbrıslılara düşündürecekleri...
-
10.10.2017 “Her Daim Dostlar”... Bizi alışverişte görmesinler, kirletirken görsünler...!
-
03.10.2017 “Miserere mei deus”(Gör beni tanrı)!..
-
20.09.2017 En çokla başlayan ‘en’ler ve Kıbrıs’ın en yalan ‘en’leri!
-
12.09.2017 Anlam nedir? (felsefe)
-
29.08.2017 Bir ihtiyaç aracı olarak; öğrenmeye başlamak
-
18.08.2017 Bir değişim ve gelişim aracı olarak, okumak!
-
08.08.2017 Bir statü kaygısı olarak tavsiye verme ve tavsiye alma..!
-
01.08.2017 Bir iletişim aracı olarak bilginin önemi ve neden okumak zorundayız!
-
25.07.2017 Can dostum Hakan Çakmak için…
-
11.07.2017 Okuma - yazmanın sosyolojisi ve okuyanın konumu…!
-
04.07.2017 Önceliklerin belirlenmesi ve bir çok amaç için yaşamak…!!!
-
20.06.2017 Eğitim sitemiyle yüzleşmemenin trajedisi ve karneler günü!
-
13.06.2017 Kaliteli eğitimin öğretmenleri
-
06.06.2017 Sanat(çı)nın ve mesleki disiplinlerin sıfat ilişkisi ve de bir toplumun tükenişi..!
-
05.06.2017 Kanatsız güvercinler soruyor..! Sanat niçin var? Sanatçı kimdir?
-
30.05.2017 Dengelenemeyen Denge Ve Sanat(Çı)…!
-
17.05.2017 İçimizdeki çocuk ve Cihan Ünal/Önder Bali