- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 17 Ekim 2017, Salı 9:17

Hüseyin Vedat AĞLAMAZ
La Amistad'a yüklenmiş hukuksuzluk ve Amistad filminin biz Kıbrıslılara düşündürecekleri...Özelde her hukukçunun genelde de her insanın izlemesi gereken, insanlık, eşitlik, özgürlük adalet ve hukuk adına yapılmış en iyi filmlerden (yapımlardan) biri.
“Eğer mahkeme kanunlara saygı gösterip bu insanlara haklarını teslim ederse iç savaş çıkacakmış deniyor. Çıkacaksa bırakın çıksın.." deyişi “Bırakın adalet yerini bulsun, isterse kıyamet kopsun” sözüyle eşdeğerdir aslında.
İspanyol köle nakliye gemisi olan La Amistad Afrika’dan almış olduğu köleleri Amerika’ya götürürken yolda köleler isyan edip gemiyi ele geçirmekteler ve mürettebatın çoğunu öldürmektedirler. Konusu gerçekte yaşanmış bir olaya dayanan filmde, 1830 yılların ABD’sinde sanayileşme yanlısı kölelik karşıtları ile güneyli toprak sahiplerinden oluşmakta olan kölelik yanlıları arasında hızla yükselen ve ilerleyen senelerde Amerikan İç Savaşı’na yol açacak olan gerginliği anlatan bir filmdir. ( filimi istediğiniz arzu ettiğiniz her hangi bir filim sitesinden izleyebilirsiniz.)
Yaşanmış gerçeklerden yola çıkan ve etkileyici sahneleriyle izleyiciyi ekrana kilitleyen bir Steven Spielberg geleneği... Her filmiyle çığır açan bir yönetmen... Steven Spielberg'in Amistad'la ilgili son sözleri şöyle: ‘‘Bu filmi yaparken hiçbir zaman birilerinin öyküsünü anlattığımı hissetmedim. Hep herkesin öyküsü olarak düşündüm. Bu film, tüm uluslardan ve tüm ırklardan insanların mutlaka bilmesi gereken bir öyküyü anlatıyor.’’
İspanyol köle nakliye gemisi La Amistad (İspanyolca Arkadaşlık anlamına gelmektedir) Afrika’dan aldığı köleleri Amerika kıtasına götürürken yolda köleler isyan edip gemiyi ele geçirirler ve gemideki mürettebatın çoğunu da öldürürler. Geminin İspanyol seyir memuru onlara oyun oynar ve tek istekleri anavatanları olan Afrika’ya gitmek olan zorla köle edilmiş zencileri Amerika’ya doğru götürürler ve karşılaştıkları Amerikan Deniz gemisi tarafından tekrar ele geçirilip esir alınarak Amerika’da gemi mürettebatını öldürmekten mahkemeye çıkarılırlar. Özgürlüğümüzü verin ait olduğumuz yere gidelim, diyen siyahilerin yakayı ele verip mahkemeye çıktıktan sonraki tek dertleri en doğal hakları olan özgürlüklerini kazanmaktır. Amerika’da köle düzenini savunan ve buna karşı çıkan eyaletler arası tartışmaların yoğunlaştığı o günlerde bu davanın kamuoyunda duyulması halk arasında büyük ilgi uyandırır ve dava ülke gündeminde çok önemli bir yer tutar. Köylerinden silah zoruyla kaçırılıp köle olarak satılmak üzere Amerika’ya getirilmekte olan gençlerin hikayeleri hem mahkemede hem de halk arasında yoğun bir şekilde tartışılır.
Filmi izlerken bazen kendinizi siyahi bir insan, bir savcı, bir avukat, bir yargıç, bir politikacı yada bir devlet başkanı gibi hissedeceksiniz. Yargılarınız bilin ki içinizdeki vicdanın boyutu kadar olacaktır. Belki zaman zaman öfke patlaması yaşayacaksınız. Bu anlarda bile sağlıklı bir düşünce geliştirmek için sükunet içinde olmak zorundasınız. Bu gün eğer dünya nüfusunun hemen hemen yarısının bağımsız ve adaleti olan hukukun ukdesinde yaşayabiliyorsa. O imkansız ve olanaksız dediğimiz koşullarda elde edilen özgürlüklerdir.
Filmde, eski başkanlardan Hukukçu Jhon Quincy Adams (Antony HOPKİNS) gönüllü olarak bu 39 Köleyi savunmayı kabul eder. Başlarda kabul etmemesine rağmen yaklaşan seçimler nedeni ile ve yeniden aday olan başkanın güney eyaletlerindeki oy kayıpları olacağı kaygısı ile kazanılmış davayı üst mahkemeye aktarmasıyla eski devlet başkanı Adams devreye girer. Çoğunluğu güneyli olan 9 yargıcın bulunduğu bir mahkeme.
Elinde tuttuğu ve kölelik yanlısı bir senatörün kaleme aldığı Başkanlık bülteninden bir iki paragraf okur... Yazıda, köleliğin bir hak olduğunu, insanların asla eşit olmadığı savunulmakta ve köleliğin kaldırılması durumunda Güney''in fakirleşeceği iddia edilmektedir.
Daha sonra üstü kapalı bir biçimde, bu nedenle iç savaş çıkabileceği uyarısı yapılmaktadır...
Adams arkasından mahkeme salonunun bir duvarında asılı olan, ''Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi''nden sadece bir cümle okur: "Bütün insanlar eşittir... "Sonra da yüksek mahkemenin yüksek yargıçlarına seslenir: "Beyler, karar sizin... Bu iki metinden hangisini yırtıp atacağınıza siz karar vereceksiniz." Kendi elindeki, köleliği savunan metni yırtıp atar ve yerine oturur... 9 yargıcın bulunduğu(yarıdan fazlası güneyli olmasına rağmen) kurulda bire karşı sekiz oyla dava kazanılmıştır.
Yüzmeyen, koskocaman, Akdeniz'in ortasında kalakalan bir "La Amistad' tır KIBRIS. Ve Kıbrıslılar dışında herkesin söz sahibi olduğu, Kıbrıslıların zerre kadar hükmünün olmadığı bir "La Amistad". Aradaki tek fark; La Amistad'ın taşıdığı kölelerin zorla özgürlüklerinin elinden alınarak taşınması, Akdeniz’in ortasında kalakalan La Amistad KIBRIS'IN taşıdığı insanlarınsa "gönüllü" olmalarıdır.
Gönüllü olmaksa, sizin hukuktan yoksun olmanız demektir. Gönülsüzler de "gönülsüz(müş)" gibi davrandıklarından hukuksal yoksunluğu yaşamaktadır herkes.
Ne ekersen onu biçersin sözü, yerli yerine ne kadar da güzel oturuyor değil mi?
Umarım bir gün "La Amistad KIBRIS" gemisi yüzer de, belki bir hukuk dağına çarpar....
MAKALEYE YORUM YAZIN

-
24.04.2018 FODOS ve Mağusa ile zamana yolculuk
-
17.04.2018 Yurtların kültürel dezenformasyona yapmış olduğu katkı ve Kuzey Kıbrıslılar
-
10.04.2018 Kıbrıs; Müze ve müzecilik üzerine… Ve YDÜ Modern Sanat Müzesi…!!!
-
03.04.2018 Her şeyi okumak mümkün mü? Hem “evet” hem “hayır”!
-
20.03.2018 Farkında(mıyız)? Neyin?
-
14.03.2018 Bütün sanatların anası da babası da tiyatrodur
-
20.02.2018 Bilinmek ve bilinir olmanın anlamı veya değeri
-
13.02.2018 Değişmeyen tek şey; “değişim”
-
23.01.2018 Tatlısu-Mari…!!!
-
16.01.2018 Sürekli yükselmek ve yüksekte olmanın hakkını vermek
-
02.01.2018 Söylediklerin değil, yaptıklarındır seni yansıtan! 2018 yüzleşme yılımız olsun
-
26.12.2017 Kitle ve iktidar üzerine…
-
19.12.2017 Aldatılanlar ve aldatanın aldatılmama arzusu!
-
12.12.2017 Bir artı bir eşittir iki mi? Yoksa bir çarpı bir eşittir bir mi…?!!!
-
05.12.2017 20 yıl sonra yine ve yeniden yüzleşme; ve dejavu…!
-
29.11.2017 Kıbrıs’ta mutluluğun resmi ve resmi olan görece mutluluklar!
-
21.11.2017 Kişinin, ya da kişilerin kendini bir şey zannetmesi, ya da zannedilenin zannedileni olmak..!
-
07.11.2017 Uluslararası Kuzey Kıbrıs Müzik Festivali dostlarım Halil Kalgay ve Erkan Dağlı...!
-
31.10.2017 Mesleki ‘Değer Algısı’nın anlam yarattığı ‘değer’ ve bu algıya yüklenen!
-
24.10.2017 Ya dışındasındır çemberin, yada, içinde yer alacaksın...!
-
10.10.2017 “Her Daim Dostlar”... Bizi alışverişte görmesinler, kirletirken görsünler...!
-
03.10.2017 “Miserere mei deus”(Gör beni tanrı)!..
-
20.09.2017 En çokla başlayan ‘en’ler ve Kıbrıs’ın en yalan ‘en’leri!
-
12.09.2017 Anlam nedir? (felsefe)
-
06.09.2017 İnsan olmanın en temel ihtiyacı; gerçek dostlar ve arkadaşlar!
-
29.08.2017 Bir ihtiyaç aracı olarak; öğrenmeye başlamak
-
18.08.2017 Bir değişim ve gelişim aracı olarak, okumak!
-
08.08.2017 Bir statü kaygısı olarak tavsiye verme ve tavsiye alma..!
-
01.08.2017 Bir iletişim aracı olarak bilginin önemi ve neden okumak zorundayız!
-
25.07.2017 Can dostum Hakan Çakmak için…
-
11.07.2017 Okuma - yazmanın sosyolojisi ve okuyanın konumu…!
-
04.07.2017 Önceliklerin belirlenmesi ve bir çok amaç için yaşamak…!!!
-
20.06.2017 Eğitim sitemiyle yüzleşmemenin trajedisi ve karneler günü!
-
13.06.2017 Kaliteli eğitimin öğretmenleri
-
06.06.2017 Sanat(çı)nın ve mesleki disiplinlerin sıfat ilişkisi ve de bir toplumun tükenişi..!
-
05.06.2017 Kanatsız güvercinler soruyor..! Sanat niçin var? Sanatçı kimdir?
-
30.05.2017 Dengelenemeyen Denge Ve Sanat(Çı)…!
-
17.05.2017 İçimizdeki çocuk ve Cihan Ünal/Önder Bali