- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 24 Ekim 2017, Salı 9:56
Yeni Türkü'nün bestelediği ve seslendirdiği şarkı aslında bir şiir. Hem de Muratan Mungan'ın bir şiiri. Şiire yeni yollar, yeni ufuklar açan bir üstat. Belki Türkiye'ye çok fazla bir şair. O bir kelime üstadı. Onun şiirlerini okumak, analizini yapmak, yaptığın analizi duyguya dökmek sağlam bir entellek yayı gerektirmektedir. Hem şiir olarak okumak, hem de şarkı olarak dinlemek benim için muhteşem bir duygu. Bu gün sizlerle Mungan'ın bu şiiri üzerinden biraz söyleşmek, hatta biraz da düşünce eksersizi yapıp güzel bir eksen oluşturmak istedim. Kısaca hatırlamak için şiiri hep birlikte okuyalım.
Çember
Ya dışındasındır çemberin
Ya da içinde yer alacaksın
Kendin içindeyken kafan dışındaysa
Çaresi yok kardeşim
Her akşam böyle içip, kederlenip
Mutsuz olacaksın
Meyhane masalarında kahrolacaksın
Şiirlerle, şarkılarla kendini avutacaksın
Ya dışındasındır çemberin
Ya da içinde yer alacaksın... Murathan Mungan
Ne zaman bu şiiri mırıldansam aklıma birçok ünlü şair, yazar ve filozof geliyor. Oscar Wild Dan Konstantinos Kavafise, Schopenhauer dan Nietzsche'ye. Ama her zaman aklıma ilk gelen Socrates oluyor. Çünkü Kabul görmemenin trajedisini en trajik şekilde yaşayan belki de tek filozoftur. M.Ö 469 da Atina Yunanistan'da doğdu(Antik çağ) ve M.Ö 399’da da halk meçlisinin 220’e, 280 oyu ile idam edilmiştir. Tek suçu ise yaşamı en ince ayrıntısına kadar sorgulamasıydı. Ve bunu da öğrencilerine öğretmesiydi. Zaten en ünlü sözleri arasında olan "Sorgulanmayan Hayat Yaşamaya Değer Değildir" sözü de bu yönelimin eseridir. Kabul görmek veya görmemek neye göre ve kime göre bir eğilim olabilir ki. Pek tabi içinde yaşadığımız toplumun koymuş olduğu yasalar, bunlara bağlı ahlak kuralları ve gelenekler. Ama sonuçta bu yasaları da yapan ve bu yasalara göre şekillenen yaşam yine insan eli ve aklıyla yapılmıyor mu? İnsan yapıyorsa yine insanın sorgulaması gerekmez mi? Kaldı ki yapılan yasal düzenlemeler kime göre ve kimin için yapılıyor? Bunu sorgulamak ve irdelemek bir insan hakkı değil mi? Hangi ülkeye giderseniz gidin, her ülkenin kendi koşullarına göre (sınıfsal) bir anayasası mutlaka vardır. Olmayanlarında Kuranı, İncili ve Tevrat’ı vardır ki onlarda bana göre birer anayasa. Arlarındaki tek fark yüzyıllarla alakalı zaman dilimidir. Bütün bu anayasaların farklılıklarının yanında hepsinin buluştuğu ortak bir nokta vardır. O da halk adına yapılmış olmalarıdır. Mesela Türk anayasasındaki bu tabir bunu doğrular niteliktedir. "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir". Hadiii canım sen de...
Kabul görme ve görmeme meselesine dönecek olursak, bu kez de değer yargısına atıfta bulunmamız gerekir ki bu da erdemle alakalıdır. Değer ve erdem her daim yan yana yürüyen iki dost gibidirler. Birbirlerine sadakatle bağlıdırlar.
Menon Teselya da yaşayan çok varlıklı bir aristokrattır. Socratesle yaptıkları bir diyalog da erdem kavramının bir tarifini yapar.
Menon şöyle bir tanımlama yapar: Erdem, güçlü olmak ve güzel şeyleri sevmektir. Dolayısıyla Menon burada da güzel şeyleri isteme ve elde edebilme olarak erdemi tanımlar. Sokrates Menon’un son tanımlamasını da çürütmek için altın örneğini verir. Güçlü bir insanın altını ve onun temsil ettiği zenginliği elde edebilmiş olması onun iyi bir insan olduğunu göstermez. Bunu ahlaksızca yollarla elde etmiş olabilir. Bu durumda güzel şey olan altını sevmiş ve elde etmiş olabilme erdem olamaz. Bir diğer erdem tanımlamasında ise, devlet işlerini yönetme, yardımlaşma, güzel şeyleri sevme, kadınların ev hanımlığı yapabilmesi gibi ayrı ayrı erdemler tanımlamaya çalışması erdemin tamamını açıklamada yetersiz kalmaktadır. Sokrates erdem kavramının Menon tarafından parçalara bölündüğünü ve genel tanımı bilmeden parçalarının da bilinemeyeceğini vurgular. Böylece Menon’un erdemin ne olduğunu bilmediği ortaya çıkar.
Üzerinde yaşadığımız bu coğrafyanın değer ve erdem algısına bakacak olursak, iki bin beş yüz yıl önce yapılan bu tartışmaların yanından dahi geçemeyecek olmamızdır. Evrensel hukuk değerlerinin dışında yaşayan bu yarım coğrafya insanı, Menonun değer tanımıyla bire bir örtüşmektedir. Menonun soylu ve zengin bir aristokrat olması onu erdemli yapmayacağı gibi bir değer oldu algısını da erdemin farkında olan hiçbir insana yükleyemeyecektir. O halde bu yarım coğrafya insanının ciddi anlamda bir erdem ve değer sorunu var demektir. Bunun en güzel örneği ise ganimet ve talan statükosunu içselleştirmesidir. En çok da dikkatimi çeken barış adına bir araya gelen insanların, birlikte olma durumunda değer üretmeleridir. Bende bir Kıbrıslı Menon tanırım, adeta bir barış elçisi (aslında menonlar daha doğru bir tanım olur)yüzlerce dost ediniş Rumca konuşan Kıbrıslılardan ve haykırıyorlar Kıbrıs’ta barış engellenemez diye. "Ne kadar erdemli bir tavır" değil mi? Fakat Kıbrıs’ta barış engellenemez diyen Türkçe konuşan Kıbrıslı, o birlikte barış yapacağı insanın tarlasına ev yapmayı da sakıncalı görmüyor. O zaman barış kavramının ortaya çıkardığı erdeme biz erdem diyebilir miyiz?.
Sosyal yaşamdan eğitime, siyasetten sağlığa, ekonomiden sanat yaşamımıza kadar durum bundan ibarettir. Aslında Kıbrıslıların tümüne yakını birer Menon'dur aslında. Bunun için Ciklos’tan Girne’ye, Boğaz tepelerinden Lefkoşaya, kuzey sahilleri açıklarından deniz açılıp Mağusa’ya bakmanız yeterlidir.
Birgün eğer her Kıbrıslı Menon üzerinden bir erdem sorgulaması ve özeleştirisi yaparsa yüz yıllık sorunumuzu da kendiliğinden çözeceğiz diye düşünüyorum. Bütün mesele "olmak ya da olmamak" değildir. Bütün mesele yüzleşmektir.
Yüzleşmekse en büyük erdemdir... Ve sizi her daim, ister çemberin içinde olun ister dışında olun en büyük değer kılar.
MAKALEYE YORUM YAZIN

-
24.04.2018 FODOS ve Mağusa ile zamana yolculuk
-
17.04.2018 Yurtların kültürel dezenformasyona yapmış olduğu katkı ve Kuzey Kıbrıslılar
-
10.04.2018 Kıbrıs; Müze ve müzecilik üzerine… Ve YDÜ Modern Sanat Müzesi…!!!
-
03.04.2018 Her şeyi okumak mümkün mü? Hem “evet” hem “hayır”!
-
20.03.2018 Farkında(mıyız)? Neyin?
-
14.03.2018 Bütün sanatların anası da babası da tiyatrodur
-
20.02.2018 Bilinmek ve bilinir olmanın anlamı veya değeri
-
13.02.2018 Değişmeyen tek şey; “değişim”
-
23.01.2018 Tatlısu-Mari…!!!
-
16.01.2018 Sürekli yükselmek ve yüksekte olmanın hakkını vermek
-
02.01.2018 Söylediklerin değil, yaptıklarındır seni yansıtan! 2018 yüzleşme yılımız olsun
-
26.12.2017 Kitle ve iktidar üzerine…
-
19.12.2017 Aldatılanlar ve aldatanın aldatılmama arzusu!
-
12.12.2017 Bir artı bir eşittir iki mi? Yoksa bir çarpı bir eşittir bir mi…?!!!
-
05.12.2017 20 yıl sonra yine ve yeniden yüzleşme; ve dejavu…!
-
29.11.2017 Kıbrıs’ta mutluluğun resmi ve resmi olan görece mutluluklar!
-
21.11.2017 Kişinin, ya da kişilerin kendini bir şey zannetmesi, ya da zannedilenin zannedileni olmak..!
-
07.11.2017 Uluslararası Kuzey Kıbrıs Müzik Festivali dostlarım Halil Kalgay ve Erkan Dağlı...!
-
31.10.2017 Mesleki ‘Değer Algısı’nın anlam yarattığı ‘değer’ ve bu algıya yüklenen!
-
17.10.2017 La Amistad'a yüklenmiş hukuksuzluk ve Amistad filminin biz Kıbrıslılara düşündürecekleri...
-
10.10.2017 “Her Daim Dostlar”... Bizi alışverişte görmesinler, kirletirken görsünler...!
-
03.10.2017 “Miserere mei deus”(Gör beni tanrı)!..
-
20.09.2017 En çokla başlayan ‘en’ler ve Kıbrıs’ın en yalan ‘en’leri!
-
12.09.2017 Anlam nedir? (felsefe)
-
06.09.2017 İnsan olmanın en temel ihtiyacı; gerçek dostlar ve arkadaşlar!
-
29.08.2017 Bir ihtiyaç aracı olarak; öğrenmeye başlamak
-
18.08.2017 Bir değişim ve gelişim aracı olarak, okumak!
-
08.08.2017 Bir statü kaygısı olarak tavsiye verme ve tavsiye alma..!
-
01.08.2017 Bir iletişim aracı olarak bilginin önemi ve neden okumak zorundayız!
-
25.07.2017 Can dostum Hakan Çakmak için…
-
11.07.2017 Okuma - yazmanın sosyolojisi ve okuyanın konumu…!
-
04.07.2017 Önceliklerin belirlenmesi ve bir çok amaç için yaşamak…!!!
-
20.06.2017 Eğitim sitemiyle yüzleşmemenin trajedisi ve karneler günü!
-
13.06.2017 Kaliteli eğitimin öğretmenleri
-
06.06.2017 Sanat(çı)nın ve mesleki disiplinlerin sıfat ilişkisi ve de bir toplumun tükenişi..!
-
05.06.2017 Kanatsız güvercinler soruyor..! Sanat niçin var? Sanatçı kimdir?
-
30.05.2017 Dengelenemeyen Denge Ve Sanat(Çı)…!
-
17.05.2017 İçimizdeki çocuk ve Cihan Ünal/Önder Bali