- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 11 Nisan 2018, Çarşamba 8:57
En başta kafamı zorlayan konuyu ortaya koyayım: Tek bir sebepten ötürü AKEL’in Derviş Kavazoğlu’nun anısına ilişkin yaptığı etkinliklere katılıyorum: AKEL üyesi değilim ve etkinliklerin yapılış şekline katılmıyorum. Bu etkinliklere katılmak yerine her yıl bir yazımı Kavazoğlu için kaleme alıyorum. Politikası, felsefesi ve kişiliğine ilişkin çeşitli boyutları ele alıyorum.
AKEL her yıl bir anma etkinliği düzenliyor ve AKEL liderinin bildik siyasi konuşması da bu etkinlikte yapılmaktadır. Daha sonra da Dali Halk Örgütlerinin geçidi yapılır. Bu geçitte trampetler çalınır, şarkılarla marşlarla Kavazoğlu’nun gömüldüğü yere gidilir. Mezarına varıldığında da çelenk bırakılır ve oradan ayrılırlar. Bunun adı Derviş Kavazoğlu’nu anma etkinliğidir. Yapılan siyasi konuşmada gündemdeki konulara değinilir ve AKEL’in bu olayları değerlendirdiği ve yorumladığı şekliyle bir konuşma gerçekleştirilir. Bu noktada, AKEL Genel Sekreteri’nin yaptığı değerlendirmelerin doğru veya yanlış olmasından bahsetmiyorum. Vurgulamak istediğim nokta farklıdır: Kavazoğlu’nun anısına düzenlenen etkinliğin “panayır” gibi bir kutlama havasında geçmesidir.
Bu etkinliği tanımlama şeklime karşı çıkanlar olabilir. Haklı da olabilirler. Fakat benim bu konuya farklı bir yaklaşımım vardır. Bu yaklaşımım şu şekildedir: a) Kavazoğlu’nun katledilmesinin anılmasının parti çerçevesini aştığı ve tüm Kıbrıs halkına mal olduğu ilkesinden hareket ediyorum. Kavazoğlu yalnızca AKEL’in değildir. Üstelik Kavazoğlu’nun Dali’de yaptığı konuşmada ortaya koyduğu görüşleri, AKEL’in tezlerini fersah fersah geride bırakıyordu. AKEL’in görüşleri “self determinasyon – ENOSİS” yönündeydi. Kavazoğlu ise Kıbrıs devletinin devamına ve Kıbrıslı Türklerin bu devlette oynaması gereken rollere değinmekteydi. B) AKEL liderliği Kavazoğlu’nun katledilmesini, AKEL olarak istismar etmekten kaçınmalı ve Kavazoğlu’nu Kıbrıs toplumunun ve toplumun yeniden birleşmesinin bir sembolü olarak ortaya koymalıydı. O dönemin AKEL liderliği TMT’nin kurbanlarının tabutlarını Kıbrıs Cumhuriyeti bayrağı ile değil, başka devletlerin bayrakları ile örtmüş olabilir. Bunun sebebi, o dönem Kıbrıs Cumhuriyeti’nin lağvedilmesi ve Yunanistan ile ENOSİS yönünde mücadele vermeleri de olabilir. Fakat bu durum, geçmişin hatalarının veya geçmişteki liderliğin hatalarının dokunulmaz kanunlar olduğu anlamına gelmez. C) Trampetlerle ve bayraklarla yapılan etkinlik katledilme ile ilgili düşündürme hususunu ortadan kaldırır ve sadece yüzeyde bir anma töreni olarak kalır. İşte bu sebeplerle bu öneriyi ortaya koyuyorum: Kavazoğlu’nu anma etkinliğine katılmak isteyen birçok kişinin etkinliğe katılmasının engellendiği bu etkinlik biçimi yerine, AKEL liderliği farklı yaklaşımlarda bulunabilir, farklı kişilerle temas kurabilir ve Derviş Kavazoğlu’nu anma Vakfı gibi vakıf kurabilir. Böyle bir vakıf Kavazoğlu’nun yaptıklarına ilişkin sempozyumlar düzenleyebilir, öğrencilerin Kavazoğlu’nun yaptıkları ile ilgilenmelerini, düşüncelerini araştırmalarını sağlayabilir, geride bıraktığı her şeyi toparlayıp bir araya getirebilir. 1965 yılında Türkçe yazıp Bulgaristan’da yayınladığı kitabı da düzenleyebilir. Bu kitap birçok boyutuyla incelenebilir ve bilimsel bağlamda analiz edilebilir. Kavazoğlu ile ilgili olarak yazılmış olan yalnızca iki kitap vardır. Bu iki kitabı Hristakis Venezos ve İbrahim Aziz kaleme almışlardır. Her ikisi de kitaplarını yayınladıklarında AKEL üyesi değillerdi. AKEL’in arşivinde de pek çok unsur bulunduğu kanısındayım. Bunlar kamuoyuna sunulmalıdır. Bu şekilde, toplum ve okuyan vatandaşlar Derviş Kavazoğlu’nun kim olduğunu bilecek ve tanıyacaktır. Havada duran birçok soru vardır ve 53 yıl sonra inandırıcı yanıtların verilmesinin vakti gelmiştir.
Yaptığım öneri karşısında, bazı kişiler, Kavazoğlu’na değinmeyi AKEL’in elinden almayı önerdiğimi iddia edebilirler. Ama böyle bir şey önerdiğimi düşünmüyorum. Kavazoğu solun çocuğuydu. Ama sol davası için değil Kıbrıs davası için katledildi. İşte bu yüzden Kıbrıs toplumuna mal edilmelidir. Kendisini Kıbrıs toplumuna adamıştı, Kıbrıs’ta barış içerisinde bir gelecek hayali kurmuştu.
Önerdiğim doğrultudaki etkinlikler kahraman kişiliğini ve yetiştiği solun değerlerini ileriye taşıyacaktır. Elbette, bu yolla onun adının parti için “özel olarak” kullanılmasının da önüne geçilmiş olunacaktır. Bu şekilde, tüm toplumun, tüm Kıbrıs toplumunun üzerine inşa edilebileceği bir temel teşkil etmesi fırsatı doğacaktır.
MAKALEYE YORUM YAZIN

-
04.04.2018 EOKA mücadelesinin (1955-59) biçimi ve içeriği
-
28.03.2018 İki Anahtar Kelime: “Kurtuluş” ve “Yeniden Birleşme”
-
23.03.2018 Görüşmelere dönelim ama hangi koşullarla dönelim?
-
14.03.2018 Kıbrıslı Türkler, Kıbrıs Rum Liderliğine niye güvensinler?
-
08.03.2018 Uzlaşım komitesinin zamanı gelmiştir
-
28.02.2018 Krizin uzaması kimseye fayda sağlamaz
-
18.02.2018 Hidrokarbonu kaybedecek miyiz?
-
07.02.2018 Peki ya şimdi?
-
31.01.2018 Seçim dönemi şişinmelerini bırakın ve geleceği gösterin
-
24.01.2018 Cambazis: Oyunu nasıl kullanacaksın?
-
17.01.2018 Hidrokarbon: Kıbrıslılar için nimet mi lanet mi?
-
10.01.2018 Liderler aranıyor!
-
04.01.2018 Mutlu Yıllar!
-
27.12.2017 Cemaliye: Kıbrıs tarihinin akışını değiştirdi mi?
-
22.12.2017 Kıbrıs sorunu 1963-2017: Bir Kıbrıslı Rum’un gözünden
-
13.12.2017 İki cambaz bir ipte oynar mı?
-
06.12.2017 Hidrokarbon: Kumdan vizyon mu?
-
29.11.2017 Köyüm–Afanya–Ne hallere düşürdüler seni…
-
24.11.2017 Kıbrıs sorunu: Tu baştan mı?
-
15.11.2017 Kıbrıs Rum seçimleri ‘yapboz’u
-
08.11.2017 Kıbrıs sorunu nasıl çözülebilir?
-
01.11.2017 Milli bayramlar: Mutlak şizofreni
-
25.10.2017 Cumhurbaşkanlığı Seçimi ve Kıbrıslı Türkler
-
18.10.2017 Anastasidis, Akıncı; karşınızdaki görüşmecileri değişiniz
-
27.09.2017 “Güneydekilerin” seçimine dair
-
20.09.2017 Garantiler ve askeri birliklere ilişkin
-
08.09.2017 Sevgili Espen Eide’yı uğurlarken