- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 24 Kasım 2017, Cuma 9:40
Yıldönümü kutlamaları bitti. Her iki cemaatte de. Şimdi ise seçim öncesi kampanyası şenliği başlıyor. Adaylar yapacaklar… Edecekler… Vaatler egemen unsur olacak ve vatandaşlar da buna maruz kalacaklar. Bazıları onlara inanacak, ama Kıbrıs Rum toplumu artık vaatlerden bıkmış durumdadır. İşsizlik oranı yüksek seviyelerdeyken ekonomik kalkınma yeterli düzeyde değildir. Gençler adayı terk ediyorlar. Geriye kalanlarsa seçim listelerine kaydolmaya bile tenezzül etmiyorlar. Onlar için, hepsi aynıdır. Aralarında bir fark görmüyorlar. Fikir mücadelesi yoktur, siyasi veya başka söylev mücadelesi vardır.
Kıbrıs sorunu başlangıç noktasında olduğu gibi duruyor ve liderler bu pozisyondan kımıldanılması adına herhangi bir çaba sergilemiyorlar. Bırakıyorlar ve zaman akıp gidiyor. Onlara mendil sallıyor ama onlar başka tarafa bakıyorlar. BM Genel Sekreteri özel temsilcileri gelip gidiyorlar, bir sonuç çıkmıyor. Hepsi kendilerine karşı politikacılar tarafından yapılan karalamalardan bıkmış usanmış şekilde ülkeden ayrılıyorlar. Nikos Anastasiadis, Guiterrez’e bir mektup gönderip kendisine iki liderin görüşlerini alarak bir temsilci atamasını salık veriyor. Kendisinin inisiyatif üstlenmemesini söylüyor. Yani Anastasidis’in istediği bir BM temsilcisi değil, skuteri ile iki tarafa gidip gelen, kendi mesajlarını taşıyacak olan bir paket servisçidir. Eve pizza veya karışık kebap çağırdığınızda siparişinizi getiren biri gibi birini istiyor. Peki uluslararası birikimi olan ve müzakere tecrübesi taşıyan hangi politikacı böyle bir rol üstlenecek? Bu şekilde bir “delivery boy” bulunana dek epey zaman geçecek. Öte yandan, en iyi “delivery boy”un kim olacağı hususunda iki tarafın uzlaşması da kolay mesele değildir. Yani, her şeye tu baştan başlayacaklar. Yıllar akıp gidiyor. Kişiler yaşama veda ediyorlar. Yerlerine yeni nesiller geliyor, sorunun nerede başlayıp nereye varabileceğini bilmiyorlar.
BM Genel Sekreteri liderlere açık açık şunu söylemişti: Ne istediğiniz hususunda anlaştığınız zaman bana gelin ve zorlandığınız konularda size yardımcı olayım. Bu söylediğini her ikisi de unuttu. Akıncı da konuya doğru noktadan yaklaşmıyor. Çözüm çerçevesinin imzalanmasını ve daha sonra ayrıntılara ilişkin görüşmelerin yapılmasını öneriyor. Kıbrıslı Rum politikacının böyle bir süreci kabul etmeyeceği bilinen bir durumdur. O halde neden böyle bir öneri yapıyor ki? Tu baştan? Belki Sayın Akıncı daha genç olduğundan bilmiyordur; 1959 yılında o şekilde olmuştu. 1959 yılının Ağustos ayında görüşmeler başlamıştı ve aynı yıl içerisinde görüşmelerin tamamlanıp Kıbrıs’ın bağımsız bir devlet olarak ilan edilmesi planlanmıştı. Makarios bir sonraki yılın ağustos ayına kadar görüşmüştü. En sonunda Yunanistan Dışişleri Bakanı Averof kendisini zamanın bittiği yönünde uyarmış ve görüşmeler sonlanmıştı. Yoksa ölene kadar görüşürdü.
Kıbrıs’ta anayasal düzenin bozulduğu 1963 yılının Aralık ayından buyana; garantör güçler o zamandan masaya oturup sorunu halledeceklerine, ortak bir eylem planı ile anayasal düzeni yeniden sağlayacaklarına bu durumu sınırlarını genişletmek adına bir fırsat olarak gördüler. 1974 yılına kadar her şey altüst oldu. Bir milliyetçi bir diğer milliyetçiyi yendi. Yeni bir düzen yaratıldı ve garantör güçler gerçek güçlerinden çok uzak kaldılar. Soğuk savaşın askıda duran sorunun sürdürülmesini sağlamasından ötürü konuyu halletmek üzere ele alamıyorlardı. Bir yanda NATO’nun esas derdi ittifakın sürmesiyken, öte yandan Sovyetler Birliği her zaman için NATO’nun güneydoğu kanadının çökmesi ihtimalinin olması adına sorunun çözülmemesi politikasını güdüyordu. Yeni asırdaki koşullar tam olarak değişmiş durumdadır. Garantör güçlerin Kıbrıs sorunundaki rollerini köklü bir biçimde yeniden değerlendirmelidirler. Ortak olarak “ada ulusunun” geleceği adına yeni bir anlaşma üzerinde çalışmalıdırlar. “Ada ulusu”, 1960 yılında BM tarafından kullanılan bir terimdir. BM Genel Sekreterliği, Güvenlik Konseyi’ne Kıbrıs Cumhuriyeti’nin üye olarak kabul edilmesi adına sunduğu belgede Kıbrıs için bu terimi kullanmıştı. Yalnızca o şekilde üretken ve verimli olurdu.
Daha önce yazdığım makalelerde de bu noktaya değinmiştim. Kıbrıs’ın liderlerinin bir çözüme gitme yönünde gerekli irade taşımadıkları apaçık ortadadır. Garantör güçlerin ada devletindeki anayasal düzeni sağlamak doğrultusunda 1960 Anayasası’ndan doğan hakları ve yükümlülükleri vardır. Anayasa, kendilerine ortak hareket etme ve ortak olarak eyleme geçme hakkı tanıyor. Anayasal düzen 1963 yılından beridir bozulmuş durumdadır. O zamandan beridir kaç yıl geçti? Yıllar geçti. Hem kendi ülkeleri, hem kendi halkları, hem de “ada ulusunun” çıkarlarına hizmet edecek şekilde faaliyet göstersinler.
MAKALEYE YORUM YAZIN

-
21.04.2018 Suriye: Kriz ve Müdahalelere İlişkin Tarih
-
11.04.2018 Kavazoğlu’nun anısına yapılan etkinliklere dair
-
04.04.2018 EOKA mücadelesinin (1955-59) biçimi ve içeriği
-
28.03.2018 İki Anahtar Kelime: “Kurtuluş” ve “Yeniden Birleşme”
-
23.03.2018 Görüşmelere dönelim ama hangi koşullarla dönelim?
-
14.03.2018 Kıbrıslı Türkler, Kıbrıs Rum Liderliğine niye güvensinler?
-
08.03.2018 Uzlaşım komitesinin zamanı gelmiştir
-
28.02.2018 Krizin uzaması kimseye fayda sağlamaz
-
18.02.2018 Hidrokarbonu kaybedecek miyiz?
-
07.02.2018 Peki ya şimdi?
-
31.01.2018 Seçim dönemi şişinmelerini bırakın ve geleceği gösterin
-
24.01.2018 Cambazis: Oyunu nasıl kullanacaksın?
-
17.01.2018 Hidrokarbon: Kıbrıslılar için nimet mi lanet mi?
-
10.01.2018 Liderler aranıyor!
-
04.01.2018 Mutlu Yıllar!
-
27.12.2017 Cemaliye: Kıbrıs tarihinin akışını değiştirdi mi?
-
22.12.2017 Kıbrıs sorunu 1963-2017: Bir Kıbrıslı Rum’un gözünden
-
13.12.2017 İki cambaz bir ipte oynar mı?
-
06.12.2017 Hidrokarbon: Kumdan vizyon mu?
-
29.11.2017 Köyüm–Afanya–Ne hallere düşürdüler seni…
-
15.11.2017 Kıbrıs Rum seçimleri ‘yapboz’u
-
08.11.2017 Kıbrıs sorunu nasıl çözülebilir?
-
01.11.2017 Milli bayramlar: Mutlak şizofreni
-
25.10.2017 Cumhurbaşkanlığı Seçimi ve Kıbrıslı Türkler
-
18.10.2017 Anastasidis, Akıncı; karşınızdaki görüşmecileri değişiniz
-
27.09.2017 “Güneydekilerin” seçimine dair
-
20.09.2017 Garantiler ve askeri birliklere ilişkin
-
08.09.2017 Sevgili Espen Eide’yı uğurlarken