Eylül ayı, aynı zamanda BM’nin ayıdır. Sırf Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda konuşma yapmak için değil, aynı zamanda üye ülkelerden gelen devlet ve hükümet başkanlarıyla, ilgili bakanlarla bir araya gelmek, ikili ilişkileri geliştirmek, çeşitli alanlarda anlaşmalar yapmak, ilişkileri daha ileriye götürecek adımlar atmak için bir fırsattır.
Genel Kurul’da belli başlı ülkelerin liderleri söz alır, dünyanın karşı karşıya bulunduğu sorunlara değinir, görüşlerini dile getirir, çözüm önerileri sunar. Üye ülkeler arasında zenginler olduğu gibi, fakir ülkeler de vardır ve oldukça da fazladır. Onlar BM’den medet umar, açlık-kıtlık ve yoksullukla karşı karşıya bulunan halklarının yaşamlarını sürdürebilmeleri için yardımların daha adil ve cömertçe olmasını ister.
İklim değişikliği ve buna bağlı olarak sel felaketleri, yangın ve deprem olayları gündemin ilk sıralarında yer almakla birlikte Rusya-Ukrayna savaşı, tahıl koridoru, Ortadoğu ve Balkanlar’daki durum, ayrıca Azerbaycan-Ermenistan ilişkilerindeki yeni gelişmelerle bölgedeki olaylar elbette konuşulacak konular arasındadır. Bu arada ABD ile İngiltere ve AB üyelerinin Rusya’ya uyguladığı yaptırımlar da genel kurulu meşgul edecek konular arasındadır. Bunlara paralel olarak Ukrayna lideri Zelenski’nin ABD Başkanı Biden tarafından ağırlanacağı da ayrı bir gündem maddesidir.
Peki; Kıbrıs sorunu?
Kim takar Yalova Kaymakamı’nı! Kıbrıs, zurnanın son deliği bile değil.
İlgiyle beklenen konuşmalar arasında Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşması da merak konusudur. Çünkü BM ile birlikte tahıl koridorunun oluşumunu sağlayan Erdoğan idi. Rus Lider Putin’in tahıl anlaşmasını askıya almasından sonra, yeniden tesis edilmesini isteyen ülkelerin beklentileri vardır. Özellikle de Afrika kıtasındaki ülkelerin! Erdoğan’ın bu konularda açıklamalar yapması beklenirken, mülteciler ve Doğu Akdeniz’deki duruma da değinmesi söz konusu.
Türkiye Cumhurbaşkanı herhalde bu defa da ‘Dünya 5’ten büyüktür’ sözünü tekrarlayacak, Türkiye’nin Kıbrıs politikasını net biçimde yeniden BM kürsüsünden dünyaya haykıracak, büyük bir olasılıkla utanç vesilesi ambargoları da gündeme getirecektir. Güney’de Rum siyasi partileri tek vücut olur ve tek ses verirken, varsın bizdeki muhalefet de, Hristodulidis’in hatırına federasyon şarkıları okumaya devam etsin, ne diyebiliriz?
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, New York’a hareketinden önce önemli açıklamalarda bulundu. Erdoğan, Avrupa Parlamentosu’nun (AP) Türkiye raporuyla ilgili, “Avrupa Birliği (AB), Türkiye’den kopmanın gayreti içerisinde. Avrupa Birliği’nin Türkiye’den kopuş hamlelerini yaptığı bu dönem içerisinde, biz de bu gelişmeler karşısında değerlendirmelerimizi yaparız ve değerlendirmelerden sonra da Avrupa Birliği ile gerekirse yolları ayırabiliriz” dedi.
New York’a gitmeden önce verilen bu mesaj çok önemli. Bir başka deyişle Avrupa Birliği ile ipler kopma noktasına gelebilir. Zaten geçenlerde yazdığımız gibi, Avrupa Parlamentosu’nun zırt-pırt yayınladığı raporlarda Türkiye hep töhmet altında tutulmakta, suçlanmakta, Türkiye’ye Rum-Yunan gözlüğüyle bakılmaktadır. Emin olun o raporları dikte ettiren de orada görevli Rum vatandaşlarıdır.
Geçen günkü yazımda da sormuştum. Aradan geçen 50 yıldan bu güne kadar Avrupa Parlamentosu Türkiye lehine bir tek rapor yayınlamış mıdır? Demek ki bir kasıt vardır, önyargı vardır. Brüksel’de, Strasburg’ta oturup da ahkâm keserken hazırlanan raporlar da elbette birilerini tatmin etmek için yazılmaktadır. Doğan olarak birileri tatmin ve memnun edilirken, birileri de bunun ceremesini ödeyecektir. Ama hep ödeyen Türkler olmaktadır.
Fazla kafa patlatmaya da gerek yok! Nasıl ki, dünya 5’ten büyüktür, dünya da Avrupa Birliği’nden ibaret değildir. Aksi olsaydı İngiltere Avrupa Birliği’nde kalırdı.