Türk kültür tarihi içinde, Rodos, Girit ve Kıbrıs olmak üzere Ege ve Akdeniz adalarını -Adalar Denizi Adaları’nı veya Cezair-i Bahr-i Sefid Adaları’nı- vatan edinen Türklerin basın ve edebiyat faaliyetleri bağlamda ve ürettikleri konusunda bilgilerimiz kısıtlıdır. Bu sınırlılığın sebeplerini şunlardır:
1) Günümüze ulaşan malzemenin (eski yazı ada gazete ve dergileri ile edebi yapıtların) azlığı, fiziki sebeplerle yok oluşu, ancak bir kısmının elimizdeki mevcudiyeti.
2) Ada Türklerinin, İstanbul, Selanik, İzmir gibi büyük kentler kadar yoğun bir kültür faaliyetine sahip bulunmamaları. Ada Türklerinin kültür, edebiyat ve basın-yayın çalışmalarının, ana karaya göre daha küçük, sınırlı kalması.
3) Osmanlı –Türk merkezi idaresinin Rodos, Girit, Kıbrıs başta olmak üzere Ege ve Akdeniz adalarını “Batı’ya karşı birer gözetleme kulesi” gibi görmeleri ve buralara yerleştirdiği Türklerin eğitim-kültür işlerine fazla kafa yormaması.
4) Ada Türklerinde basın-yayın ve kültür işlerinin fazla yüksek oluşamamasının bir sebebi de, Ada Türklerinin ana karadan uzağa düşmeleri, ulaşım-uzaklık konusu ile bunlara bağlı haberleşme sıkıntılarıdır.
5) Ada Türklerinin ada yaşam koşullarına bağlı olarak içe kapanma psikolojisi, kapalı yaşayış tarzları, siyasi, ekonomik, sosyo-kültürel yoksunlukları ve sorunları.
6) Ana kara aydınların “adalı insan, Adalı Türk algısı”. Ada Türklerinin ana karadakilere göre yoğun bir basın-yayın ve kültür eylemine girişememelerinin, seslerini başkent İstanbul’da, kültür muhitlerinde yeterince duyuramamalarının bir sebebi de, kentli-ana karalı Osmanlı-Türk aydınının ada ve Ada Türkleri algılama biçimidir. Ada Türklerinin çıkardığı gazete ve dergiler ile edebȋ bağlamda ürettikleri, kentli Osmanlı-Türk aydınlarınca küçümsenmiş, onlardan büyük şair, yazar ve gazeteci çıkabileceği ihtimal dahilinde görülmemiştir. Bir başka deyişle, adalı Türk aydın namzetlerine karşı kentli-ana karalı Osmanlı-Türk aydının “bilgisizlik, yüksekten bakma ve kendisiyle böbürlenme” kaynaklı takındığı tavır, onların kültür ve gazetecilik çalışmalarının duyurulmasında ve cesaretlendirilmesinde engelleyici olmuştur. Zira kentli-ana karalı Osmanlı-Türk aydını için ada insanı ve ada kültürü “yetkin” değildir. Osmanlı-Türk aydınlarının ada algısı oraların ‘’kafa dinlenen, kaçılan-sığınılan, iklim güzelliği bulunan, ıssız diyarlar ve sürgün yerleri’’ şeklindedir.
Bütün aksaklıklara, engellere rağmen Kıbrıs Türklerinden bazı ileri gelen gazeteci, yazar ve şair isimleri ortaya çıkmıştır. Ada Türklerinde hiçbir basın-yayın ve kültür faaliyetinin bulunmadığı asla söylenemez. Sessiz sedasız devam eden Ada Türklerine ait bu gazetecilik ve kültür çalışmaları, Osmanlı Türkiye’sinde XIX. yüzyılın ikinci yarısından sonra başlayan Batılılaşma hareketlerine paralel yürür. Midilli, Sakız, Rodos, Girit ve Kıbrıs ekseninde yapılacak bir tarama, Ada Türklerinde gazeteciliğin yeri hakkında bize fikir ve malzeme sunacaktır. Adaların iriliğine (yüzölçümüne) ve barındırdığı Türk nüfusuna paralel, gazete-dergi sayısının arttığını gözlemleyebiliriz:
Midilli adasında Midilli (1922);
Sakız’da Bahr-i Sefȋd (1884) ve Tatbikat (1908);
Rodos’ta Bahr-i Sefȋd (1884), Āfitâb, (1908-1928), Selâm (1926-1936) ve Rodos (1945-1946);
Girit’te İntibah (1881), Mirât-ı Girid (1884), Vekayi-i Giridiyye (1884), Dikkat (1884), Vicdan (1884), Ümȋd (1907), Sadâ-yıGirid (1907), Vatan (1908), İstikbâl (1908-1911), Müdafaa (1910);
Kıbrıs’ta Ümȋd (1880), Saded(1889), Feryad (1889), Zaman (1891), Kokonoz (1894), Akbaba (1897),Sünûhat (1906), İslâm (1907-1908), Sadâ-yı Kıbrıs (1908), Mirât- Zaman (1910), Vatan (1911), Kıbrıs (1893, 1913), Seyf(1912-1914), Doğru Yol (1919), Söz (1919-1922), Hakikat (1920-1930), İrşad (1920), Ankebut (1920), Davul (1922), Masum Millet (1931) bu gazete ve dergiler arasında sayılabilir.