Ülkelerin ekonomi politikaları (economic policies) temel olarak; maliye ve para politikalarının bileşeninden oluşmaktadır. Bu tanım kapsamında;
A) Maliye politikası (fiscal policy)
Hükûmetlerin; istihdam ve büyüme gibi belli amaçları gerçekleştirmek için başta vergiler olmak üzere gelir toplama ve harcama yapma yöntemlerini,
B) Para politikası (money politics)
Merkez bankalarının çeşitli araçları kullanarak, fiyat dengesi ve finansal denge gibi hedeflere ulaşabilmek için aldıkları kararları ifade etmektedir.
Öte yandan merkez bankalarının, uyguladıkları politikaların ülke ekonomisi üzerinde;
- Ne ölçüde ve
- Nasıl bir etki gösterdiğini
anlamaları da, bir gereklilik olarak ortaya çıkmıştır.
Tarihsel gelişim
1970 öncesi sürdürülebilir büyüme ve tam istihdam hedeflerine ulaşılmasında diğer politikaları destekleyici bir öge olarak kullanılan para politikası, 1970’lerde başlayan petrol bunalımıyla birlikte yaşanan yüksek enflasyon süreci sonrasında, fiyat dengesinin sağlanmasını temel amaç edinen bir yapıya bürünmüştür.
Ekonomik faaliyeti ve enflasyonu nasıl etkilediğini saptamak ve etkin politika araçları belirlemek amacıyla 1980’li yıllardan beri de, parasal aktarım düzeneğinin işleyişini ortaya koyacak çalışmalar yapılmaya başlanmıştır.
Parasal aktarım düzeneği
Parasal aktarım düzeneğinin (yabancı dildeki özgün ismi ile transmission mechanism of monetary policy) işleyişi ülkeler arasında farklılıklar göstermektedir.
Düzeneğe yönelik belirsizlikler daha çok gelişmekte olan ekonomilerde görülmektedir.
Para politikası araçlarının ülke ekonomisine etkisi
Merkez bankalarının etkin para politikası araçlarını seçebilmesi ve hedeflerine ulaşabilmesi, uygulanan politikaların ekonomi üzerindeki etkileri konusunda doğru değerlendirmelere sahip olmaları ile olasıdır.
Bu nedenle para politikası uygulamalarının;
1) Fiyatlar ve talep gibi makro değişkenler üzerindeki etkileri,
2) Hangi kanallar ve
3) Ne kadar sürede gerçekleştiğinin saptanması,
son derece önemlidir.
Merkez bankaları tarafından uygulanan para politikalarının toplam arz üzerindeki doğrudan etkisi, bir dereceye kadar sınırlıyken, ekonomi üzerindeki asıl etkisi, toplam talep aracılığıyla ortaya çıkmaktadır.
Bir başka boyutu ile para politikaları;
- Uzun vadede fiyatlar genel seviyesinin temel belirleyicisi iken,
- Talep ve çıktı açığının kısa dönemli dalgalanmaları üzerinde de etkilidir.
Günümüzde
Merkez bankaları, para politikalarının ekonomiye nasıl bir süreç ve yoğunlukla etki yaptığını anlamak ve kamuoyu ile paylaşmak için parasal değişkenlerin;
A) Toplam talebi,
B) Çıktı açığını,
C) Enflasyonu,
Ç) Hangi kanallarla ve
D) Ne ölçüde etkilediğini
gösteren parasal aktarım düzeneğini çözümlemelerinde kullanmaya başlamışlardır.
Parasal aktarım düzeneği genel olarak ardışık üç aşama ile açıklanmaktadır. Şöyle ki:
Birinci aşama; para politikası uygulamalarındaki değişikliklerin;
A) Faiz oranları,
B) Varlık fiyatları,
C) Beklentiler ve
Ç) Döviz kuru gibi
değişkenlere aktarımını belirlemektedir.
İkinci aşamada söz konusu değişkenler;
A)Yurt içi ve
B)Yurt dışı
alımı yapılan mallara olan talebi etkilemekte.
Üçüncü ve son aşama ise;
A) Toplam talep ve yurt içi fiyatlama davranışları belirlenmekte ve
B) Yurt içi fiyatlar ile dış alım fiyatları
enflasyonu şekillendirmektedir.
Tüm bunlara ek olarak;
A) Faiz oranlarının, enflasyona,
B) Döviz kurlarının,
a) Dışalım mallarına olan talep ve
b) Yerel para cinsinden dış alım fiyatları üzerinde,
doğrudan etkisi bulunmaktadır.
Ülkeler arasında farklılıklar
Düzeneğe yönelik belirsizlikler daha çok gelişmekte olan ülke ekonomilerde görülmektedir.
Bu bağlamda;
A) Yüksek kur geçişkenliği,
B) Varlık ve yükümlülük dolarizasyonu,
C) Banka ve şirket bilançolarındaki vade ve kur uyumsuzluğu,
Ç) Dış finansman kısıtları ve
D) Mali baskınlık,
dışa açık gelişmekte olan ekonomilerin genelinde gözlenen temel sorunlardır.
Bu doğrultuda;
- Kredi ve toplam talep kanalları,
- Faiz oranındaki değişimlere,
gelişmiş ülkelerde gözlendiği şekilde, tepki vermeyebilmektedir.
Sonuç olarak bu ekonomilerde; faiz kanalının işleyişi geleneksel aktarım düzeneği işleyişinden farklılaşabilmektedir.
Merkez bankalarının politika kararları
Merkez bankalarının politika kararları (policy decisions); ekonomik faaliyeti ve enflasyonu temel olarak dört kanal aracılığıyla etkilemektedir.
Bunlar yazımda yer alan çizelgeden de görüleceği üzere;
1) Faiz kanalı (interest channel)
2) Varlık fiyatları kanalı (asset prices channel)
3) Beklentiler kanalı (expectations channel)
4) Döviz kuru kanalı (exchange rate channel)’dır.
Parasal aktarım düzeneği kanallarını kesin çizgilerle birbirinden ayırmak olası olmamakta, kanalların birbirini etkilediği ya da tamamladığı kabul edilmektedir.
Yazım konusunun faiz ve enflasyon ilişkisi olması nedeniyle bu yazımda yalnızca faiz kanalı üzerine yoğunlaşılmıştır.
Faiz kanalı (interest channel)
Parasal aktarım düzeneğinin en geleneksel aktarım kanalı olan faiz kanalı; parasal aktarım (monetary transfer) kanalı olarak da ifade edilmektedir.
Bu kanal dikkate alındığında, para yetkilisi (monetary authority) borç paranın son birim maliyetini değiştirerek;
A) Tüketicilerin; nakit akımlarını ve tüketim kararlarını,
B) Üreticilerin; yatırım ve harcama kararlarını etkilemekte ve ekonomideki toplam talebi değiştirmektedir.
C) Reel faiz (real interest) oranlarının düşmesi, sermayenin maliyetini azaltarak, yatırım harcamalarını artırmakta, bu da toplam talebin canlanmasına ve devamında üretimin yükselmesine neden olmaktadır.
Ç) Bu konuda toplam talebin artmasına etki eden bir diğer öge de reel faiz oranlarının düşmesiyle; tüketicilerin tasarruf eğilimlerinin gerilemesi ve tüketim harcamalarını artırmalarıdır.
D) Faiz kanalının işleyişi; kısa vadeli faiz oranında bir değişiklikle başlamakta ve bu değişikliğin finansal piyasalardaki arz ve talep düzenekleri aracılığıyla orta ve uzun dönem faiz oranlarına yansımasıyla sonuçlanmaktadır.
E) Para yetkilisinin kısa vadeli nominal faiz (nominal interest) oranlarında yaptığı değişiklik fiyatların katılığı varsayımı altında; kısa ve uzun vadeli reel faiz oranlarını da etkilemektedir.
Bir başka anlatımla, fiyatların katılığı varsayımı altında genişletici bir para politikası; kısa vadeli reel faiz oranlarını düşürmektedir.
F) Beklentiler kuramına (expectations theory) göre; uzun vadeli faiz oranları, gelecekte beklenen kısa vadeli faiz oranlarının ortalamasına risk primi ilave edilmesi ile belirlenmektedir.
Bu durumda, diğer koşullar sabitken, düşen kısa vadeli reel faiz oranları uzun vadeli reel faiz oranlarının da düşmesine neden olur.
Sonuçta, bütün bu hareketlerin, reel sektör (real sector) değişkenlerini ve nihayetinde enflasyonu etkilemesi beklenmektedir.
Para politikası değişikliklerinin uzun vadeli reel faizler üzerindeki etkisi beklenenden farklı olabilmektedir.
Beklentiler kuramına göre, uzun vadeli faiz oranlarının ne olacağı, merkez bankasının politika faizindeki değişikliğin faiz oranlarına ilişkin beklentiler üzerindeki etkisine de bağlı olmaktadır.
Bu bağlamda; politika faiz oranındaki bir artış, gelecekte daha düşük faiz oranları oluşacağına ilişkin bir beklenti yaratabilmekte ve bu durum, uzun vadeli faiz oranlarında düşüşe neden olabilmektedir.
Öte yandan merkez bankası politika faiz oranını yükselttiğinde; piyasada bu yükselişin devam edeceği yönünde beklentiler oluşursa, bu kez uzun dönem faiz oranları, kısa dönem faiz oranlarına göre daha çok yükselebilmektedir.
Ayrıca, kısa vadeli faiz oranları risk primi üzerinde de etkili olabilmektedir.
Özellikle yüksek kamu borcu ile karşı karşıya olan ülkelerde, merkez bankalarının; enflasyonla savaşım amacıyla faiz oranlarını yükseltmesi halinde, kamu borçlarının sürdürülebilirliği konusunda güvensizlik artacağından, ülkenin risk priminin artması da söz konusu olabilecektir.
(devam edecek)