Ahmet Tolgay

Milat…





20 Temmuz 1974, sadece Kıbrıs Türk halkının değil, Kıbrıs Rum halkının, Yunanistan’ın ve hatta Türkiye’nin de tarihlerinde bir milattır…
15 Temmuz cunta darbesinden İngiliz istihbaratının yardımıyla canını zor kurtarıp ada dışına kaçan Başpiskopos Makarios “Yurdum Yunan işgalindedir, garantör Türkiye işgale müdahale etmelidir” diye feryat ediyordu…

Türkiye’nin 20 Temmuz 1974 askeri müdahalesi, adanın tümüne yayılması tasarlanan Yunan işgaline set çekti… Cuntacılar tarafından kıyımdan geçirilmekte olan Makariosçu Rumlar başlarını kan revan içinde kaldırıp rahat bir soluk aldılar… Türkiye cunta darbesine göz yummuş olsaydı, Rum halkının yarısından fazlası ve Türk halkının tümü ya toplu mezarlarda, ya da mülteci olarak dış ülkelerde olacaklardı. Özellikle de AKEL diye bir Rum siyasal partisi ve o partinin mensupları Kıbrıs haritasında tarihe karışmış olacaklardı…
Hileli ve şike bir seçimle Cunta diktatörlerinin daha organize biçimde işbaşına gelmesinin kâbuslarını yaşayan Yunanistan halkı, özlediği demokrasiyle buluştu.  O kadar devinimin ve mücadelenin yıkamadığı cunta diktatörlüğü, Türk Barış Harekâtı’nın Kıbrıs’ta darmadağın ettiği işgal komplosu sayesinde iskambil kâğıdı gibi devrildi.
Cunta diktatörlüğünü Kıbrıs üzerinden yıkmasından sonra Türk askerinin Türkiye’ye dönmesi, Batı emperyalizminin beklentisiydi… Ne var ki, Türkiye’nin sürdürülebilir bir siyasal çözüme kadar Kıbrıs’taki garantörlük yetkilerini koruma kararı, Batı emperyalizmini çileden çıkardı. İngiltere Dışişleri Bakanı Callaghan, Cenevre’de sürdürülebilir bir çözüm için uğraş veren TC Dışişleri Bakanı Turan Güneş’e “Askeriniz Kıbrıs’ın esiri olacak” şeklinde tehditler savuruyordu… Türkiye ise o ortamda iki bölgeliliğe boş vermiş “kantonal çözüm” öneriyordu… Esnekliğe bakınız!..Dayatmalarını başaramadıklarından dolayı çileden çıkanlar ondan sonra Türkiye’ye ağır ekonomik ve askeri ambargolar uyguladılar.Terörizmi tetiklediler… Ermeni terör örgütü ASALA’nın arkasından, bölücü PKK terörünü tetiklediler… Ve işte o ambargolarla terörizm sürecinde Türkiye hem ekonomik ve hem de askeri bağlamda kendi kendine yeterli olabilmenin yollarını ulusal dayanışmayla buldu… Kendi yağıyla kendi ciğerini kavurarak, her yönden bölgesel bir güç konumuna gelme sürecine girdi…
Kurucu ortağı olduğu Kıbrıs Cumhuriyeti’nden 1963 yılı sonunda Akritas Planı’yla kovulan, duvara çarpıp dağılmış bir camın parçaları gibi adanın her yanındaki gettolarda bitkisel hayat süren ve 11 yıl boyunca güneşe terk edilen buz parçası misali eridikçe eriyen Kıbrıs Türk halkına, Barış Harekâtı bir yaşam iksiri oldu… Kıbrıs’ı ikiye bölen güvenlik sınırının kuzeyine kendi iradesiyle ve ölümü göze alarak akın eden Güney Türklerinin Türk askerinin güvencesi altında bir coğrafi konumda Kuzeydeki Türklerle buluşması yepyeni bir dirilişi sağladı…
1976’da Türk Lider Rauf Denktaş ile Rum Lider Glafkos Klerides’in imzaladığı mübadele anlaşması yürürlüğe girinceye değin binlerce Türk canlarını avuçlarına alarak özgür Türk bölgesine geçti… Bu çetin süreçte tehlikeli yollarda nice Türk; kadın, çocuk ve erkek gizli ve tehlikeli yollarda yaşamından oldu…  Mübadele anlaşmasının bir maddesi isteyen Türklerin Güney’de kalabileceklerine dairdi… Bu maddeye hiçbir Türk rağbet göstermedi, özgür ve güvenli Türk bölgesine gelmeyi tercih etti…
Yıllar boyu bunalımlar içinde yaşatılan, adadan göçe zorlanan, bugünkü nüfusundan çok fazlasını yabancı ülkelere gözyaşlarıyla uğurlayan Kıbrıs Türk halkı, kendi güvenli coğrafi bölgesinde tırnaklarını toprağına geçirebilme mutluluğunu yakaladı…  Kendisiyle yeni bir ortak devlet formülünde hiçbir siyasal çözüme ve paylaşıma yanaşmayan Rum komşularının ırkçılığına ve hakimiyetçilik hamlelerine karşın devletini kurdu… O devletin sınırları içinde demokratik kurumlarını, ticaretini, endüstrisini, sosyal ve kültürel kurumlarını sağlam temellerle attı… Rum – Yunan kışkırtmalarıyla uygulanan izolasyonları delen nice başarı öyküsüne imza attı…
Kıbrıs Türk halkının 1974 Temmuzu öncesinde, “Bekledim de gelmedin” şarkısının fon müziğinde, umutsuzluklarından ve çaresizliklerinden başka bir şeyi yoktu… Bugün ise sonsuz umutlarının yanında yarattığı maddi ve manevi nice eseri, güvenliği, parlak bir geleceği ve “vatanım” diyebileceği toprağı vardır…
20 Temmuz miladının tüm yaratıcılarını; başta şehitlerimizi ve gazilerimizi;  milada imza atan Türkiye Başbakanı Bülent Ecevit’le Başbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan’ı, mücahitlerimizi ve Türk Silahlı Kuvvetlerini saygı ve minnetle anarım… 
                                              
 

 

Milat…

Yorumlar kapalı.