Geçitkale – Boğaziçi olayları ve sonuçları

50 yıl önce adı Kıbrıs tarihinde terörle özdeşleşmiş olan George Grivas'ın komutasındaki Rum kuvvetlerinin orantısız katliam ve imha saldırısıyla Geçitkale - Boğaziçi köylerimiz toplumsal tarihimizin en büyük felaketlerinden birini yaşamıştı. 34'ncü kuruluş yıl dönümünde Cumhuriyet Bayramımızı coşkuyla kutlarken bu felakete hiçbir söylemde, etkinlikte ve yazıda değinilmemesi özellikle Geçitkale ve Boğaziçi kökenli okurlarımın dikkatini çekti. Üzüntü duydular ve haklı sitemlerini ilettiler.  Yaşları 15 ile 77 arasında olan ve bazıları diri diri yakılan 24 şehidimizin anısının yaşatılması gerektiğine parmak basan okurlarım, o şehitlerin mezarlarının da Güney’de kaldığını anımsattılar. Hiç kimse yadsıyamaz ki, güvenliğimizin, huzurumuzun ve esenli geleceğimizin teminatı olan Cumhuriyetimizin temelinde bu derin acılar da vardır.
   15 Kasım 1967’de yaşanan Geçitkale – Boğaziçi olayları, 1983’ten sonra, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin de aynı günde ilan edilmesinden dolayı yıllardır Cumhuriyet Bayramı etkinliklerinin gölgesinde kalmış ve anlamına uygun biçimde anılamamıştır. Nitekim bu yıl da yine öyle oldu.
   Bir seferinde Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’a “KKTC’nin ilanı için Geçitkale – Boğaziçi olaylarının yıldönümü olan 15 Kasım’ın seçilmesinin özel bir anlamı var mı?” diye sorduğumda ondan şu yanıtı almıştım:
   “Evet vardır… 15 Kasım 1967 Kıbrıs’ta yeni ve önemli bir dönemin başlangıcıdır. 15 Kasım 1983 de bir başka yeni ve önemli dönemin başlangıcıdır.”
   Denktaş’ın bu açıklaması bana çok ilginç gelmişti… Çünkü KKTC’nin ilanına, aynı zamanda tarihsel bir ironi yüklediğinin itirafı vardı onun bu açıklamasında…
   1967 Geçitkale (Köfünye) – Boğaziçi (AyioTheodoru - Aytotro) olayları, 1974’ten önceki son Türk – Rum çatışmasıdır. Türk tarafının 24 şehit verdiği o çatışmanın sonuçları asla göz ardı edilemez. Geçitkale ve Boğaziçi’ne emrindeki Rum Milli Muhafızlarını ve Yunan Tümenini saldırtan Grivas, bir bakıma baltayı taşa vurmuş olur… Yaşlı Türk insanlarının üzerine benzin dökülerek yakıldığı, 15 – 16 yaşlarındaki Türk çocuklarının kurşuna dizildiği, Geçitkale ile Boğaziçi’nin ateşe verildiği bu orantısız saldırıdan sonra olanlara bir bakalım:
   Garantör Türkiye Kıbrıs’a askeri müdahale kararını açıklar. Bunun yanı sıra uluslararası kınamalar ve baskılar da başlar. Türkiye’nin ültimatomu üzerine Grivas, Kıbrıs’a adanın işgali ve Türkleri soykırımından geçirmek için gönderilen bir tümen Yunan askerini de yanına alarak gece karanlığında Yunanistan’a kaçar...
   Türk Lider Rauf Denktaş’ın Türkiye’deki sürgünden adaya dönmesi üzerine, 1968’de Beyrut’da bugün hâlâ sürmekte olan toplumlararası görüşmeler başlar.  Denktaş, Glafkos Kledides’le masaya oturur. Makaios’un ilan ettiği normalizasyonla yollardaki utanç barikatları kaldırılarak Türklere adada serbest dolaşım hakkı tanınır. Gettolara kapatılmış olan Türklerin çevresindeki kuşatmalar da hafifletilir. Bu arada Makarios Rejimi adadan göç etmek isteyen Türklere her türlü desteği ve olanağı sağlar. Göç akını başlayınca Türk nüfusu giderek azalmaya başlar… Bu da hakimiyetçi ve ırkçı Makarios’un sinsi bir planıydı…
   Grivas ise birkaç yıl sonra adaya yeniden gizlice dönerek Makarios’u devirmeye ve ENOSİS’e odaklı terörist kampanyasını başlatacaktı. EOKA B ve Kıbrıs’taki Yunan militarist unsurlar devrededirler. Rumlar artık bir iç savaşın sarmalında kendi kendileriyle uğraşmaktadırlar. Grivas’ın esrarengiz biçimde Limasol’daki gizli sığınağında ölmesinden sonra da devam eden bu terör kampanyası, 15 Temmuz 1974 Cunta darbesine dek sürer. Darbenin arkasından da 5 gün sonra Kıbrıs’a Türk askeri harekâtı gerçekleştirilir.                                           
   Geçitkale – Boğaziçi olayları, yarattığı önemli sonuçlar nedeniyle üzerinde en fazla komplo teorisi üretilen Kıbrıs fenomenidir. Kimi teoriye göre Türkiye’nin müdahalesini bir an önce sağlamak amacıyla TMT Komutanlığı kışkırtıcı taktiklere başvurmuştur. Kimi teoriler ise, Türkleri soykırımından geçirterek mutlak hakimiyet adına sonuç alamayacağını anlayan Makarios’un, Yunan Cuntası’nın piyonu olan faşist ve ırkçı Grivas’ı o şok edici saldırıya özendirerek kendine uygun manevra alanını oluşturmaya soyunduğuna dairdir.
   Geçitkale 1960’ların ortamında ada genelinde Türklerin güzergâh kontrolü yapabildiği tek stratejik mekândı. Üstelik bu kontrol noktası Lefkoşa – Limasol ana yolu üzerindeydi… Köfünye’nin adının “Geçitkale” olarak değiştirilmesi de o yüzdendi…                                                                             
   Nitekim, Fanos Konstantinidis isimli Rum gazeteci “Kıbrıs Dosyası Komitesi”ne Ağustos 2012’de verdiği ifadede ve daha sonra yazdığı kitapta 15 Ağustos 1967 “Köfünye” (Geçitkale) olaylarının Yunanistan’ın oluruyla ve başında Makarios’un bulunduğu Rum Yönetimi’nin emriyle gerçekleştiğini açıkladı. Konstandinidis’in “Kıbrıs Dosyası Komitesi”ne verdiği ve daha sonra da kitabında aktardığı ifadesini aynen sunuyorum:
   “Köfünye’ye yapılan operasyon gecesinde Hükümet Sözcüsü Miltiadis Hristodulu, aralarında benim de bulunduğum gazetecileri ofisine çağırdı ve şunları söyledi: ‘Baylar, bu akşam Köfünye’de General Grivas ve Milli Muhafız Ordusu tarafından girişilen operasyon Kıbrıs hükümetinin emriyle yapılıyor. Türkler kurban verdiği ve Türkiye de istilayla tehdit ettiği için sizden ricam, olayları geniş yansıtmayın… Mümkünse sizlere verilecek olan resmi açıklamayla sınırlı kalın.’ Hristodulu’nun, operasyonun Kıbrıs hükümetinin emriyle yapıldığına dair açıklaması çok açık ve netti.”
   Konstantinidis daha sonra, 18 Kasım 1967’de çalıştığı “Mahi” gazetesinde görevliyken, Atina Haber Ajansı’ndan; General Grivas’ınGeçitkale (Köfünye)  olaylarıyla ilgili olarak Yunan hükümetine izahat vermek üzere Atina’ya çağrıldığını belirten bir telgraf alır. Hemen Milli Muhafız Ordusu Komutanlığı’na koşar ve o ana kadar hiçbir şeyden haberi olmayan Grivas’a bilgi verir.  Grivas ise Konstantinidis’e, operasyon öncesi katıldığı Cumhurbaşkanlığı’ndaki toplantıda AyiuTheodoru (Boğaziçi) ve Köfünye’deki operasyon için hem Kıbrıs, hem de Yunan hükümetlerinden tam yetki aldığını söylediğini anlattı.
   GrivasKonstantinidis’e, o toplantıda kendisinin operasyonu polisin yapmasını istediğini, ancak İçişleri Bakanı PolikarposYorgacis polisin çabalarının sonuç vermediğini, bu nedenle Milli Muhafız Ordusu’nun müdahale etmesi gerektiğini söylediğini açıklar. Başpiskopos da araya girer ve Milli Muhafız Ordusu’nun müdahalesinin şart olduğunu vurgular. Grivas, bunun üzerine Atina’nın da onay vermesini ister ve istediği onayı alır.
   FanosKonstantinidis, ifadelerinde; Kıbrıs Rum ve Yunan hükümetlerinin,  Grivas ve Milli Muhafız Ordusu kurmaylarının Geçitkale operasyonunun o boyuta ulaşacağını hesaplamadığı kanaatini belirtir. Rum gazeteci “Milli Muhafız Ordusu Komutanlığı, Köfünye’deki Türklerin oldukça silahlanmış ve iyi eğitimli olduğunu çok iyi biliyordu. Bu nedenle Lefkoşa’yı ve Atina’yı, operasyonun başarılı olması için ‘takviyeli güç’ kullanılması gerektiği konusunda uyarmıştı. Her iki hükümet de bunun üzerine operasyona yeşil ışık yaktı” dedi.

15 Kasım 1967’de Geçitkale (Köfünye) ve Boğaziçi (Aytotro) köyüne Grivas komutasında yapılan saldırıda yaşamlarını kaybeden 24 Türk’ün listesi:
   Bayram Mani (Geçitkale), Bayram Mehmet Gunni (Geçitkale), Cemaliye Hüseyin Luricadi (Geçitkale), Cemal Mani (Lefkara), Eray Mehmet Gugo (Geçitkale), Hasan KaniziBroisto (Geçitkale), Hasan Velettin (Geçitkale), Hüseyin Aziz (Lefkara), Hüseyin Hasan (Geçitkale), Hüseyin Kudi (Boğaziçi), Hüseyin Mevlit (Boğaziçi), İsmail Şakir (Lefkara), Kasım Ali (Geçitkale),  Mehmet Emin Sait (Geçitkale), Mehmet İbrahim (Geçitkale), Mehmet Şakir (Boğaziçi), Meryem Süleyman (Lefkara), Mustafa Halil (Lefkara), Mustafa Hasan (Geçitkale), Mustafa Koççini (Lefkara), Mustafa Muharrem (Boğaziçi), Osman Gaculli (Geçitkale), Osman Şevket Polo (Lefkara) ve Remzi Cemal (Geçitkale).

YORUM EKLE
YORUMLAR
Erhankazanci@hotmail.com
Erhankazanci@hotmail.com - 1 yıl Önce

Kanları ile bize özgür Kıbrıs sağlayan tüm şehit gazı mücahit ve askerlerimize minnetle anıyoruz

banner111

banner34

banner75

banner104