Harid Fedai

Ajans Royter’in telgrafı





Seyf

22 Kânû-ı Evvel (Aralık) 1913

Pazartesi; Sayı: 88

Ajans Royter’in Telgrafları

İngiltere’nin Teklifi

Paris ve Roma mahâfilinde (çevrelerinde) beyan olunduğuna göre, İngiltere tarafından Adalar hakkında der-meyân olunan (belirtilen) teklif; Yûnân’ın kendi işğâli altında bulunan adaları muhafaza etmesi ve fakat buna mukabil (karşılıklı) Adalar’da istihkâmât (siperler) inşâ edilmeyeceğine (yapılmayacağına) ve kaçakçılık icrâsının (yapılmasının) men’ edileceğine (önleneceğine) dâ’ir Yûnân Hükûmeti tarafından te’mînât (söz) verilmesi ve İmroz ile Bozca-ada’nın Türkiye’ye i’âde olunması imiş.

Girid’in İlhakı

Yûnân Kıralı Kostantin, ma’iyyetinde (beraberinde) Baş-Vekil (Baş-Bakan) Venizelos bulunduğu halde Girid’in Hanya iskelesine çıkarak şehr-i cârînin (içinde bulunduğumuz ay’ın) 14’üncü günü Cezîre’nin (Ada’nın) Yûnân’a ilhâkını (bağlanmasını) i’lân etmiştir.

Alman Hey’et-i Askeriyyesi

İstanbul’dan iş’âr olunduğuna (bildirildiğine) göre İ’tilâf-ı Müselles Devletleri’nin oradaki sefîrleri (elçileri) Sadrazam (Başbakan) ile mülâkat ederek (görüşerek) Almanya’dan celb edilecek (getirtilecek) General Liman Sanders’in Osmanlı hizmetinde salâhiyetinin (yetkilerinin) ne derecede olacağını istîzâh etmişlerdir (açıklanmasını istemişlerdir.)

Sadrazam (Baş-Bakan) bir gün sonra nîm-resmî (yarı-resmî) sûretde cevap vereceğini va’d etmişdir.

Hey’etin Muvâsalatı (Ulaşması)

General Liman Sanders ve ma’iyyetinde (idaresinde) bulunan diğer Alman zâbitân (zabitleri / subayları), Osmanlı askeri üniformalarını lâbis oldukları (giydikleri) halde şimendüferle (trenle) İstanbul’a muvâsalat ederek (ulaşarak) istasyonda Harbiyye Nâzırı (Savunma Bakanı) İzzet Paşa tarafından istikbâl olunmuşlardır (karşılanılmışlardır.)

Sadrazam’ın Cevabı

İstanbul’dan bildirildiğine göre General Sanders’in salâhiyeti (yetkileri) hakkında İ’tilâf-ı Müselles sefîrleri (elçileri) tarafından îrâd olunan (sorulan) suale (soruya) Sadrazam Paşa ber-vech-i âtî me’âlde (aşağıdaki gibi) cevap vereceklerdir:

“Generalin ta’yîni (atanması), Sadr-ı Merhûm Mahmûd Şevket Paşa tarafından tasavvur edilmiş olup ecnebi müşâvirler (yabancı danışmanlar) istihdâmı (kullanılması) noktasında kanâat-bahş (tatmin edici) netâ’ic (sonuçlar) elde edildiğinden, Osmanlı hizmetine ecnebî (yabancı) zâbitân (zabitler / subaylar) alınmasına karar verilmiş ve bu zâbitânın (subayların) hizmet-i devletde bi’l-fi’il kumanda der-uhde etmeleri (üstlenmeleri) takarrur etmiştir (karar altına alınmıştır.)

Bu usül zâten kabul edilmiş olup bahriyeye (deniz gücüne) alınmış olan İngiliz Âmirali Limbos Paşa donanmaya ve Vilâyât-ı Şarkıyye’ye (Doğu illerine) gönderilmiş olan İngiliz Mîralayı (Albayı) Huker dahi jandarmaya kumanda etmektedirler.

General Sanders’in salâhiyeti, Boğazlarla Nefs-i pây-ı Taht (Baş-kent/İstanbul) hakkında mahdûd (sınırlı) olup buralardaki asâkir-i muhâfaza (koruyucu askerî güçler) Faik Bey kumandasında bulunmaktadır.

Cenûbî (Güney) Arnavutluk Hududu

Roma’dan gelen nîm-resmî (yarı-resmî) haberlere göre cenûbî (güneydeki) Arnavudluk hududunun tahdidi (belirlenmesi) için teşekkül etmiş (oluşturulmuş) olan Beyne’l-Mülk (Ülkeler – Arası) Komisyon vezâ’ifini (görevlerini) ikmâl etmiştir (tamamlamıştır).

Komisyonca İngiltere’nin teklifi dâ’iresinde ve İtalya ile Avusturya’nın nokta-i nazarlarına (görüşlerine) muvâfık (uygun) bir sûret-i hal (çözüm) üzerine ittihâd-ı efkâr (görüş birliği) hâsıl olmuştur (oluşmuştur.)

Hind Tehlikesi

Taymis gazetesi, “Hind Tehlikesi” ser-levhası (başlığı) altrında birtakım makâlât-ı mühime (önemli makaleler) neşrediyor (yayımlıyor).

Bu makalelerde, Hindistan’da İngiliz saltanatının tehlikeye ma’rûz bulunduğu beyân olunarak esbâbı (sebepleri) arîz ve ‘amik (enine boyuna) serd olunmakta (açıklanmakta); ve Müslümân ahâlînin nesl-i cedîdi (genç kuşağı) Hindû milliyetçilerle tevhîd-i efkâr eyledikleri (uyum sağladıkları); ve bu hususun ileride Hind anarşistleri tarafından atılan bombalardan ve kurulan fesâdlardan ziyade müdîrân-ı umûrı (yöneticileri) endîşe-nâk (rahatsız) edeceği ihtâr edilmektedir.

İngiliz Gazetelerinde Görülen Mütâlâ’ât (Düşünceler)

Alman Hey’et-i Askeriyyesi

İki haftadan beri tekmîl (bütün) Avrupa matbû’âtında (basınında) birtakım kıyl ü kâllere (dedi-kodulara) sebep olan Alman hey’et-i askeriyesi mes’elesi hâlâ kapanmamıştır.

Bu mes’ele hakkında Rusya Baş-Vekili (Baş-Bakanı) Kotutsef tarafından Berlin’de vukû’ bulan mürâca’at dûçâr-ı reddolmuştur (kabul edilmemiştir.)

Almanya Hükümeti, bir hükümdâr sıfatıyle Zât-ı Şâhâne’nin (Padişahın) kendi ordusunu tensik zımnında (düzeltme konusunda) Almanya’dan istediği hey’et-i askeriyeyi göndermemek, nezaket-i siyâsiyyeye muğâyir olduğunu (ters düştüğünü); ve Rusya’nın bir diyeceği varsa, u bâbda (konuda) Almanya’nın değil, Türkiye’nin muhâtab olabileceği me’âlinde (anlamında) cevab i’tâ etmiştir (vermiştir).

Tersâne ve sabih (yüzme) havuzları inşâsı (yapımı) için Armstrong Con Vikers Müttehid (Birleşik) Şirketleri ile Bâb-ı ‘Âlî (Başbakanlık) arasında akd olunan (yapılan) mukâvele (anlaşma) şerâ’iti (koşulları) her taraftan tahsîn ve takdîr olunmakta ve istikbâl (koşulları) her taraftan tahsîn ve takdîr olunmakta ve istikbâl-i devlet (devletin geleceği) hakkında Osmanlı Hey’et-i Hâzıre-i Vükelâsı’nın (Hükümeti’nin) ibrâz ettiği (gösterdiği) gayret ve fetânet (anlayış) sitayiş edilmektedir (övgüye değer bulunmaktadır.)

Dört Milyonluk İstikrâz (Borçlanma)

Bâb-ı Âli (Osmanlı Hükümeti) ile Paris Hey’et-i Mâliyyesi arasında dört milyon liralık bir istikrâz (borçlanma) akdı (yapılması) karar-gîr olmuştur (karara bağlanmıştır.)

Beheri (her biri) 500 franklık 200 bin ‘aded hazîne tahvîli fürûhtu (satışı) suretiyle alınacak bu meblâğ, senede 50 bin tahvil itfâ edilmek (çıkarılmak) üzre fâiz ve re’sü’l-mâli (ana-parayı) dört sene zarfında tamâmen tesviye ve imhâ olunacaktır.

Rusya Müslümanları Arasında Tahsil

Rusya Müslü’manları arasında tahsil-i âlî (yüksek öğrenim) her türlü mevâni’e (engellere) rağmen ilerlemektedir.

Tıp şu’besini ikmâl ederek tıbbıye diploması alan Müslümanların adedi yirmiye bâliğ olduğu gibi el-yevm (günümüzde) Rusya’nın muhtelif mekâtib-i âliyyesinde (yüksek okullarında tahsil etmekte olan Müslüman hanım kızların mikdarı yüzü geçmiştir.

Rusyalı Müslümanlardan dârü’l-fünûn (üniversite) ile mal edenlerin (bitirenlerin) adedi iki yüzü mütecaviz (aşkın) olduğu gibi bir o kadarı da el-yevm (günümüzde) tahsilde bulunuyorlar.

Taşra Gazetelerinden (Dış Basından

İktibâs Olunmuştur (Alınmıştır)

Paris’ten:

Uhuvvet-i İslâmiyye

(İslâm Kardeşliği)

Cem’iyyetinde

İslâm ve Osmanlı Muhibbi (Dostu)

Mösyö Alfred Doran’ın Birkaç Sözü

Kurban Bayramı’nın ilk günü akşamı, Paris’te bulunan İslâmların ictimâ’ına (toplanmasına) vesile olmak üzere Mısırlı Muhammed bin Ferîd tarafından bir ziyafet tertib olunmuş ve yüz elliyi mütecâviz (aşkın) Hindli, Çinli, Osmanlı, Mısırlı, Cezayirli, Tunuslu, ve’l-hâsıl (kısaca) memâlik-i İslâmiyye’nin (İslâm Ülkeleri’nin) her köşesinden İslâm kardaşlarımız bulunmuş idi. Her türlü fikr-i siyasîden (siyasî düşünceden) ‘ârî (soyutlanmış) bir ictimâ (toplantı)

Esas maksad Uhuvvet-i İslâmiyye Cem’iyyeti nâmıyle (adıyle) vaktiyle teşkîl olunan bu cem’iyyeti takviye (destekleme) ile dünyanın her tarafından gelen ehl-i İslâma (İslâmlara) yardım etmek, hasta olanlara bakmak, işsiz olanlara iş bulmak, Avrupa’nın bazı İslâm bulunan şehirlerinde câmi inşâ ettirmek, mezarlık yapmak gibi ‘âlî (büyük) ve müfîd (yararlı) teşebbüsâta (girişimlere) delâletden (kılavuzluktan) ibarettir.

Hâzirûn meyânında (hazır olanlar arasında) İslâm muhibbi (dostu) birkaç Fransız dahi bulunuyor idi. Ez-cümle bütün memâlik-i İslâmiyyeyi (İslâm ülkelerini) dolaşarak onlar hakkında gayet müfid (yararlı) ve mufassal (ayrıntılı) konferanslar veren ve dîn-i İslâmı kabul eden Muhammed Kurtelemon jerve; iki seneden beri Fransa’nın her köşesinde konferanslar vererek cidden teveccüh-i âmmenin (geniş çaplı ilginin) bize dönmesinde büyük yardımı bulunan Mösyö Alfred Doran; birkaç gazeteci.

Mösyö Alfred Doran Fransa Müstemlekât Nezâreti (Sömürgeler Bakanlığı) Müfettişi ve birçok mekâtibde (okullarda) da muallimdir (öğretmendir).

Bu zâtın konferanslarını, ale’l-husûs (özellikle) birçok mekâtib (okullar) muallim (öğretmen) ve muallimeleri (bayan öğretmenleri) huzûrunda Osmanlıları nasıl müdâfaa ettiğini tafsilâtıyle (ayrıntılarıyle) îzâh (anlatmak) için musâhabelerinden (sohbetlerinden) birini aynen tercüme edip muhterem İkdâma (gazetenin adıdır – H.F.) göndereceğim.

Bütün bu muallim (öğretmen) ve muallimelerin (bayan öğretmenlerin) Musâhabe-i Şarkıyye (Doğu Sohbeti) den çıkarken “Biz ne kadar aldanmışız; meğerse Türkleri bize yanlış anlatmışlar, vah vah” dediklerini ben kendi kulağımla işittim. Avrupa’da pek cüz’î (az) bulunan müdâfi’lerimizi (bizi savunanları) bilmeli ve anlamalıyız. Ben bu hususta elimden geldiği kadar çalışacağım. Eğer bunları hakkıyle İkdâm’ın kari’lerine (okuyucularına) anlatıp memnuniyetlerini celb edebilirsem kendimi bahtiyar addedeceğim.

Bu ziyafette makam-ı riyaseti (başkanlık makamını) Muhammed bin Ferîd, Muhammed Kurtelemon Jerve’ye terk ile dedi ki:

“Bizleri bizden daha iyi müdafaa ve himaye eden, din ve âdâtımızı (âdetlerimizi) bizler kadar iyi anlayan İslâm dostlarına mevkiimi terk ediyorum.”

Makam-ı riyâsetden (Başkanlık makamından) verilen me’zûniyyet (izin) üzerine Mösyö Alfred Doran söze başladı:

“Ben sizin memleketlerinizden birçoğunu gezdim. Fransız olmak hasebiyle ‘âlem-i İslâm’ın (İslâm dünyasının) medeniyete (uygarlığa) ettiği hizmeti görüp de buna bî-taraf (çekimser) kalmak bir vicdansızlık olduğunu i’tiraf eylerim.

İlm-i ifrâz-ı hakikat olarak (gerçekten), iki seneden beri bütün Fransa’nın en küçük köylerine varıncaya kadar sizlere edilen gadr u zülûmdan (acımasızlık ve işkenceden) bahsettim. Ale’l-husûs (özellikle) Osmanlıların şu son uğradığı mesâ’ib (kötülükler) ve felâketleri göz önüne getiririz. Başlıbaşına yaşayan ve son İslâm Hükûmeti olan Fas’ın taksîminden (bölünmesinden) sonra, “Salîbin (Hristiyan’ın) Hilâl’e (Müslüman’a) ğalebesi (üstün gelmesi) için Balkan hükûmât-ı sağıresinin (küçük hükûmetlerinin) ehl-i salîb (Hristiyanlık) muhârebâtına (savaşlarına) devamı suretiyle gösterilen o kanlı muhârebelerde (savaşlarına) her tarafta bağıra bağıra, “İslâma dokunmayın, dünyayı ateşe verirsiniz; eğer Makâm-ı Hilâfet’e (Halifelik Makamı’na) ilişecek olursanız, işte o zaman, korktuğunuz Avrupa harb-i umûmîsini (genel savaşını) ateşlemiş olursunuz” dedim. Pier Loti’nin, Klod Farer’in, bir de âcizâne benim bu kadar müdâfaalarımız (savunmalarımız) sayesindedir ki, sizi te’min ederim, her zaman Osmanlılar’a aid işlere burnunu sokmaktan hâlî (uzak) kalmayan Düvel-i Muazzame (Büyük Devletler) Londra Sulh-nâmesi’ni (Barış Antlaşmasını) nazar-ı i’tibare (dikkate) almayarak Edirne’nin Osmanlılar’a kalması için Bâb-ı ‘Âlî’yi (Osmanlı Hükûmeti’ni) harekette serbest bıraktı.

Ey Müslümanlar! Tekmîl (bütün) nazarlarınız (bakışlarınız) Hilâfete, Osmanlılar’a müteveccih (dönük) olduğu halde, muazzam ecdâdınız gibi kendinizi ulûm u fünûna (bilime) vererek, birbirinizi elinden tutarak ilerlemeye çalışınız.

Makâm-ı Hilâfete (Halifelik Makamı’na) darbe vurulmadıkça, hangi hükümetin taht-ı tâbîiyyetinde (uyruğu altında) bulunursanız bulununuz, size hiçbir zaman kavm-i mağlûb (yenilmiş ırk) sıfatıyle (kimliğiyle) muamele edemezler.

Fakat İslâmlar kendi aralarında sevişmezler ise ‘âkibetleri (sonları) fenaya müncer olur (uğrar)…

İşte birkaç seneden beri teşekkül edip (kurulup) fakat takviyyet kesbedemeyen (gelişemeyen) ve bu akşam dünyanın her köşesinden fesli, sarıklı dindaşlarımızın toplandığı bu cem’iyyete (kuruluşa) ehemmiyet (önem) verip bunun ileri gitmesi için her ne lâzımsa yapınız. Bu sizin elinizdedir.

“İlk bir hizmet olmak üzere Perlaşez Mezaristanı’nda (Mezarlığında) Napolyon zamanında te’sis olunan (yapılan) İslâm Mezarlığı vardır. Harâb bir halde bulunuyor. Bunun ta’miri için teşebbüsâtda (girişimlerde) bulununuz. Bundan bir müddet evvel Sefâret-i Osmaniyye (Osmanlı Elçiliği) bunu Hâriciyye Nezâreti’ne (Dış-İşleri Bakanlığı’na) yazmış idi…

“İçinizde hanginizin burada, Fransa’da bir müşkili (zorluğu) olur ise, bu akşam burada sizin etrafınızda bulunan bizlere müracaat ediniz. Elimizden her ne gelir ise sizin için çalışacağız. Çünkü sizin ileri gitmeniz, İslâmların bizimle beraber medeniyete (uygarlığa) hizmet edebilmeleri Fransa için büyük bir şereftir. İhtimal ki Fransa, Cezayir ve Tunus’taki Müslümanları arzu ettiği kadar memnun edemedi.

“Bilâd-ı İslâmiyyede (İslâm ülkelerinde) bulunup başka devletlerin tâbiyyetinde (uyruğunda) olan din-daşlarınızın rahat etmesini ârzû ederseniz, bugün Paris’de bulunan ve oldukça dünyayı, ‘âlemi tanımış olan sizler, memleketlerinize gittiğiniz zaman o din-daşlarınıza rehberlik (öncülük) ediniz.

“Resmî hiçbir dini olmayan ve hükûmetle kiliseyi birbirinden tefrik eden (ayıran) Fransa’ya, sizinle bir ittihâd (birlik) yaptırmak ve ‘âlem-i İslâm (İslâm dünyası) ile el-ele olduğu halde hareket ettirilmek için biz Fransızlar çalışıyoruz. Fakat siz de bu hususta bize yardım ediniz.”

Sürgülü alkışlardan sonra Mösyö Alfred Doran yüksek sesle, “Adresim 126 Avveno do Viliyye’dir; her hafta perşembeleri sabahleyin ondan on ikiye kadar kabul ediyorum; hepinize kapım açıktır; her emrinize âmâdeyim!” dedi.

İkdâm

Ajans Royter’in telgrafı

Yorumlar kapalı.