Ali, otuzlu yaşlarını yeni devirmiş
bir gençtir.
Sabırlıdır, saygılıdır.
Haksızlığa bir şey diyemez.
Utanır, sıkılır, atar içine sıkıntıyı,
sözlerin kolay kolay yakınından
geçemez.
Sevdiği yoktur. Sevmek ister.
Konuşabileceğim, anlatabileceğim
ve bazen beraber susabileceğim bir
arkadaşım olsun, der.
Bu aralar o da herkes gibi yeni yıla
hazırlanmaktadır. Geçenlerde bir
çam ağacı satın aldı. Evdeki boş kutuları
sardı sarmaladı, yapma çam ağacının
altına sıraladı.
Rengarenk hediye paketleri o kahve
parkede,
mevsimi delmiş çiçekler gibi açtı.
Bir anda ortaya çıkan bu düşsel
manzaraya bakıp büyük bir mutlulukla
gülümsedi.
Kaç yaşında olursa olsun, insan
bir çocuk gibi sevinebilme duygusundan
hiçbir şey yitirmiyor, dedi.
Kendi kendini ittiği o sevinç
fırtınasından bir süre sonra kurtuldu.
Dışarıya çıktı.
Dışarıda onu ışıklar, gökler, süsler,
renkler karşıladı….
Bu ışıklar, bu gökler, bu süsler,
bu renkler, dedi…
Bu ışıklar, bu gökler, bu süsler,
bu renkler, dedi bir daha.
Burası orası mı?
Burası o her gün kötü haberlerini
duyduğumuz, okuduğumuz o savaşlar
dünyası mı, diye sordu.
Nasıl, nasıl, nasıl,
diye sızlandı.
Sonra eve döndü.
Üzüldü, uzandı, uyudu, uyandı.
Kalkıp tekrardan yeni yıl
hazırlıklarına sarıldı.
Bir dilek yazıp plastikten
ağacına astı. Bir umuttur yaşamak,
diye mırıldandı.
Bir ümit, yayıldı içine pırıltılı ve çocuksu.
Sanki açık sarı bir balon geldi kondu,
kalp çarpıntısının dizlerine.
Belki dedi, belki bu yıl,
her şey güzel olur, iyi olur,
barış dolu olur.
O yıl bu yıl olsun, dedi kağıda
ve astı tüm iyi niyetiyle
nefes alıp veren umudunu
yapma yeşilin arasına.
*
Güzel, çok güzel yıllara…
Yorumlar kapalı.