Ahmet Tolgay

Genetik Çalışmalar: Dr. Cemal Gürkan’dan önemli açıklamalar… (1)





KKTC DNA Laboratuvarı’nın yöneticisi Dr. Cemal Gürkan, son günlerin tartışmalı ve yankılı konusu genetik araştırmalara dair adresime ayrıntılı bir mektup gönderme gereğini duydu. Gürkan’ın duyarlılığına teşekkür ederim… 2000 sözcüğün üzerinde oldukça uzun olan mektubu daha rahat okunup anlaşılır bir duruma getirebilme adına iki bölüme ayırdım. Mektubun bugünkü bölümünde bu çalışmaların önce Rum tarafıyla, sonra da onlarsız nasıl yürütüldüğüne dair bilgiler sunulmaktadır. Mektubun yarınki bölümünde ise Kıbrıslı Türklerle Rumların genetiğinin benzerlikleri konusundaki soru işaretleri bilimsel verilere göre yanıtlanmaktadır. Mektubun ilk bölümünü sunuyorum:

“Sayın Ahmet Tolgay;
Öncelikle değerli bir yazarımız olarak Kayıp Şahıslar Komitesi (KŞK) Kıbrıslı Türk Üye Ofisi ve KKTC Cumhurbaşkanlığı gözetiminde faaliyetlerini sürdürmekte olan DNA Laboratuvarı’nda yapılan çalışmalara göstermiş olduğunuz yakın ilgi için teşekkür ederim. Hemen konuya geçmek gerekirse, sizin de bildiğiniz gibi, kısa bir süre önce Güney Kıbrıs’ta bulunan Kıbrıs Nöroloji ve Genetik Enstitüsü merkezli ve esasen Kıbrıslı Rum toplumuna odaklı yeni bir popülasyon genetiği çalışmasının sonuçları, hem Güney Kıbrıs’ta hem de Kuzey Kıbrıs’ta büyük yankı uyandırmıştır. Sizlere bu mektubu yazmamım amacı, bu yeni çalışmada ve özelliklede ilgili basın açıklamalarında DNA Laboratuvarı yöneticisi olarak benim ismime de yer verilerek, benim yöneticiliğimde laboratuvarımızda gerçekleştirilmiş çalışmalara atıfta bulunulmuş olmasıdır. Burada altını önemle çizmekte fayda görüyorum, aşağıda bahsettiğim ve kişisel saptamalarım dışındaki tüm bilgiler zaten DNA Laboratuvarı olarak daha önce yapmış olduğumuz resmi TAK bildirileri ile halkımıza zaten resmi olarak duyurulmuştu. Ama bir şekilde tekrar özetlemekte fayda olacağı kanaatindeyim. Ayrıca belirtmekte de fayda görüyorum, burada yazdıklarım bir Kıbrıslı Türk bilim insanı olarak benim görüşlerimdir ve bu sebeplerle de sadece beni bağlamaktadır.
2005 yılı sonunda KŞK Projesi’ne Kıbrıs Türk tarafı olarak somut bilimsel katkı koyma amacıyla oluşturulan DNA Laboratuvarı’nda yapılan çalışmaları kısaca özetlemekte fayda görüyorum. İlk aşamada resmi rakamlara göre toplamda 493 Kıbrıslı Türk kaybın yakınlarından referans örneklerinin toplanması ve bunlardan DNA izolasyonları yapılarak, Birleşmiş Milletler gözetiminde Kıbrıs Rum tarafı ile yapılan ilgili anlaşmalar uyarınca, Güney Kıbrıs’ta bulunan Kıbrıs Nöroloji ve Genetik Enstitüsü, Adli Genetik Laboratuvarı’na DNA analizlerine tabi tutulmaları öngörülmüştü. Söz konusu projenin genetik ayağının hayata geçirilmesi ise ancak 2006 sonunda mümkün olabilmiş ve bu tarihte halihazırda Kıbrıs Nöroloji ve Genetik Enstitüsü, Elektron Mikroskobi ve Moleküler Patoloji bölümünde doktora sonrası çalışmaları yapmaktayken, bana gelen teklifi kabul etmemle beraber benim de bu projede KŞK Kıbrıslı Türk Bilim Danışmanı olarak görev almam mümkün olmuştu. Bu kapasitede, 2007 ve 2012 yılları arasında Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türk toplamda 350 kadar kayıp şahsın kimliklendirilme çalışmalarını Kıbrıslı Rum mevkidaşım Dr. Marios Cariolou ile birebir gözetme fırsatım oldu ve ilgili her bir kimliklendirme raporuna kendisiyle ortak imza attım. İlginç bir tarihsel anekdot olarak belirtmekte de fayda görüyorum, KŞK Kıbrıslı Türk Bilim Danışmanı olarak göreve başlamamdan iki yıldan az bir süre sonra da (Ağustos 2008), normalde çalışmakta olduğum Elektron Mikroskobi ve Moleküler Patoloji bölümündeki işimi de kaybettim. Ancak 2009 Ekim’inde duyulan ihtiyaç çerçevesinde ve dönemin Cumhurbaşkanı Sayın Mehmet Ali Talat’ın takdirleriyle KKTC DNA Laboratuvarı’na mevcut danışmanlık görevime ilaveten Yönetici olarak atandım. Bu aşamada Yönetici olarak atandığım DNA Laboratuvarı’nda mevcut teknik altyapının bayağı kapsamlı olmasına rağmen, KŞK Projesi’nde bu laboratuvarda Kıbrıslı Türk kayıp yakınlarından örnek toplanması ve bunlardan DNA izolasyonlarının yapılması ötesinde herhangi bir başka işlem yapılması beklenmediğinden, bu mevcut teknik altyapı gerçek potansiyelinde kullanılamamaktaydı.
Sayın Mehmet Ali Talat’ın yönlendirmeleriyle benim bu laboratuvardaki öncelikli görevim, laboratuvardaki teknik altyapıyı derhal aktif hale getirmek ve toplumumuzun yararına mümkün mertebe hizmete sunmaktı… Ki bu görevi şu ana kadar üç farklı Cumhurbaşkanı ile sorunsuz bir şekilde devam edebilmiş olmanın de haklı gururunu yaşamaktayım. Nitekim, bu göreve başlamamın hemen ardından bu yönde ve özelliklede Adli Genetik uygulamaları alanında hemen hazırlıklara başladım. Kısa bir süre sonra ve tamamen benim kontrolüm dışında, Güney Kıbrıs’ta KŞK Projesi’nin genetik ayağının tamamının yürütüldüğü Kıbrıs Nöroloji ve Genetik Enstitüsü ile yine ilgili Kıbrıslı Rum makamları arasında yaşanan iç çekişmelerin artık had safhaya ulaşmasıyla, 2012 yazında KŞK tarafından çıkılan uluslararası ihale sonrasında, projenin genetik ayağının Bosna Hersek’te bulunan Uluslararası Kayıp Şahıslar Komisyonu laboratuvarlarına gitmesi söz konusu olmuştu. Bu kritik aşamada, KŞK Kıbrıslı Türk Üye Sayın Gülden Plümer Küçük’ün göstermiş olduğu dirayetli duruşun somut bir ürünü olarak en azından hem Kıbrıs Türk kayıp yakınlarına ait binden fazla DNA örneğinin gereksiz yere yurt dışına gönderilmelerine engel olunmuş, hem de bu örneklerde gerekli tüm DNA analizlerinin artık, Birleşmiş Milletler ve Kıbrıs Rum tarafı da dahil ilgili tüm tarafların kabul ettiği bir şekilde, KKTC DNA Laboratuvarı’nda yapılmasına karar verilmiştir. DNA Laboratuvarı’nın 2012 yazından itibaren KŞK Projesi’nde daha aktif bir rol alması Kıbrıslı Türk tarafı olarak bizim planladığımız bir durum değildi, ancak ortaya çıkan bu yeni konjönktürde bu tarihsel sorumluluğun üstlenilmesi şüphesiz en doğru olanıydı.
2012 yazından sonra DNA Laboratuvarı olarak üstlenilen bu yeni kritik görev çerçevesinde şu ana kadar 600’den fazla Kıbrıslı Türk kayıp yakını örneğinde çeşitli DNA analizleri tamamlanmış ve KŞK’ye rapor edilmiştir. Bu DNA analizleri sonuçları, laboratuvar olarak sürekli katıldığımız uluslararası kalite temini sertifikasyonları güvencesiyle verilmekte ve ilgili tüm taraflarca da kabul görmektedirler. DNA Laboratuvarı’mızdan rapor edilen bu kayıp yakını DNA profilleri ise ada çapından yapılan kazılarda ortaya çıkarılan kemik ve diş örneklerinde artık uluslararası laboratuvarlarda yapılmakta olan DNA analizi sonuçları ile karşılaştırılarak, muhtemel eşleşmeler elde edilmekte ve bu aşamada da her bir DNA profili eşleşmesinin somut bir kimliklendirilme seviyesine ulaşabilmesi için de (statistiki olarak daha önceden belirlenen ve uluslararası standart olarak kabul gören bir seviyede) ilgili popülasyon genetiği verilerine ihtiyaç duyulmaktadır. 2012 yazına kadar Kıbrıs Rum toplumu için bu tür popülasyon genetiği verileri Kıbrıs Nöroloji ve Genetik Enstitüsü’nde halihazırda yapılmış ve en azından kısmen de olsa uluslararası bilimsel literatüre kazandırılmıştı. Kıbrıslı Türkler içinse bur tür çalışmalar, en azından resmi bir şekilde, henüz yapılmamış ve bu yüzden de KŞK Projesi’nde eksikliği ciddi bir şekilde hissedilmekteydi. Başlangıç olarak, Kıbrıslı Türklerin ve Kıbrıslı Rumların popülasyon genetiği verilerinin tamamen aynı olacağını varsaymak, iki toplumun da geçmiş oldukları farklı tarihsel süreçler de göz önünde tutulduğunda, bilimsel saflıktan öteye bir yaklaşım sergilemeyecekti. Kaldı ki bugün bile Kıbrıs Rum toplumu ile ilgili tüm popülasyon genetiği verileri hâlâ uluslararası literatüre kazandırılmamıştır ve sırf bu yüzden de zaten istesek bile bizim kullanımımıza açık değillerdi. Burada yine sizin de ilginç bulabileceğiniz başka bir tarihsel anekdota değinmek istiyorum: Hem KŞK Projesi’ndeki geçmiş mevkidaşım olan ve ayrıca kısa bir süre önce yayınlanan ve tüm Kıbrıs’ta büyük yankı uyandıran araştırmanın da bilimsel lideri olan Dr. Marios Cariolou’nun en azından bana 2006’lı yıllarda söylediğine göre (kendisini bu vesileyle bunu yalanlamaya veya teyit etmeye davet ederim!), Kıbrıslı Rumların babasal kökenleri üzerine daha önce yapılan bir popülasyon çalışmasının uluslararası bilimsel literatüre kazandırılması zamanın Kıbrıs Rum hükümeti yetkililerinin açıklanamayan bir şekilde (!!!) izin verilmemişti… Tüm bu nedenlerle DNA Laboratuvarı olarak bizim 2012 yazından itibaren Kıbrıslı Türkler üzerine öncelikli olarak KŞK Projesi’nde yapılan kimliklendirmelerin statistiki olarak değerlendirilmesine olanak verecek tüm popülasyon çalışmalarına bir an önce tamamlanabilmesi için çalışmalarımıza hız vermemiz artık bir zaruretti.
Burada daha fazla detaya girmeden yine daha önce yapmış olduğumuz basın açıklamalarında da defalarca belirtilmiş bir gerçeğin, duyulan ihtiyaç üzerine tekrar altını çizmek istiyorum, Kıbrıslı Türklerin popülasyon genetiği için KKTC DNA Laboratuvarı’nda yapılan tüm DNA analizleri için bizler kesinlikle tek bir Kıbrıslı Türk kayıp yakını örneğini bile kullanmadık, bunun yerine yazılı bilgilendirilmiş onam ile sadece bu amaç için toplanan ve kayıp yakını olmayan genel gönüllü örneklerini kullandık. Takdir edersiniz ki, sadece KŞK Kıbrıslı Türk Üye Ofisi ve KKTC Cumhurbaşkanlığı desteğiyle yürütülen tüm DNA Laboratuvarı çalışmalarının mümkün mertebe kabul gören en yüksek uluslararası standartlarda yapıldığını da teyit etmek adına diğer tüm benzer uluslararası laboratuvarların da yaptığı gibi bu çalışmaları ayrıca uluslararası bilimsel literatüre de kazandırdık ve bunları ayrıca yapmış olduğumuz birçok TAK açıklamasıyla da tüm halkımıza da duyurduk. Bunu burada belirtmekten de büyük bir de gurur duyuyorum. Söz konusu bu çalışmalarda elde edilen sonuçları gerek Türkiye’de, gerek üçüncü ülkelerde akademik konferanslarda davetli olarak sunma şansı da elde ederek hem ülkemizi, hem de laboratuvarımızı daha geniş kitlelere de duyurmamız mümkün olmuştur. Ancak en önemlisi, Kıbrıslı Türkler üzerine en kapsamlı ve güncel popülasyon genetiği verilerinin derlenmesiyle, kayıplarımızın kimliklendirmelerinde duyulan önemli bir eksikliğin de tamamlanması mümkün olmuştur.
(Yarın sürecek)
 

 

 

Genetik Çalışmalar: Dr. Cemal Gürkan’dan önemli açıklamalar… (1)

Yorumlar kapalı.