Ahmet Tolgay

Elektrik…





Ahlaya poflaya çalışan mevcut elektrik sistemimizin çürümüş halini ve miadını doldurmakta olan Teknecik Santralı’nın 5 – 6 yıl sonra tümden devre dışı kalacağını düşünürsek, Türkiye ile imzalanan enerji anlaşmasının yaşamsal öneminin altı kendiliğinden çizilmiş olur…

Elektrikteki acıklı durumumuzla ilgili en gerçekçi bilgi ve gözlemlere sahip olan EL SEN’in yetkilileri de, sendikal birtakım kaygıları geride bırakarak,  Türkiye’den gelecek olan o bacasız, kablolu ve çevreci elektriğe itirazları olmadığını açıklamaktadırlar…

Sendikanın üzerinde durduğu tek nokta, alım garantisi konusudur… Ki o konudaki pürüzleri gidermenin de zor olmayacağına inanmak isteriz. Kıbrıs Türk Elektrik Kurumu’nun ortadan kaldırılması ve bu kurumun çalışanlarının mağdur edilmesi gibi bir risk söz konusu değildir.

Hedeflenen amaç, kesintisiz, bol, çevreci ve daha ucuz enerjidir…  Dahası enterkonnekte yoluyla Avrupa’ya bağlanmaktır…
                                                               *             *             *
Rum tarafı Yunanistan ve İsrail’le yaptığı anlaşmalar sayesinde bu işi hem bizden önce başardı, hem de bizi yaptığı anlaşmaların dışında tutarak izolasyoncu siyasetini bu konuda da sürdürdü… Üstelik de masada Kıbrıs sorununa çözüm aranan bir ortamda!…

KKTC adına çerçeve anlaşmasına imza atan Ekonomi ve Enerji Bakanı Sunat Atun; “Türkiye’den kabloyla gelecek elektrikle ilgili tartışmaları şimdi yapmalıyız. Bu elektrik halkımıza daha ucuza gelecek. Ama pahalı bile olsa bu elektrik mutlaka kabloyla gelecek” diyor.

Gerçekten de o tartışmaların şimdiden yapılması ve toplumsal – ülkesel sentezlerin oluşturulması gerekir… Türkiye’den su temin projesinde yaşanan üzücü ve geciktirici süreci bu konuda da yaşamamak adına!..

Türkiye’nin suyu, imdadımıza tam da su kaynaklarımızın dibinin göründüğü, göletlerimizin çöle dönüştüğü bir zamanda ulaştı. Daha fazla gecikme olsaydı susuzluğun darbesini çok ağır biçimde yiyecektik. Elektrik enerjisi konusunda da zamanlamanın iyi ayarlanması ve projenin enerji bağlamında bir felaket sürecine girmemizden önce gerçekleşmesi gerekir.
                                                                              *             *             *
Temmuz ayının sonundan bu yana Güney Kıbrıs’tan elektrik satın almakta olduğumuzun acaba kaç kişimiz farkında? Bu elektrik alımının mart ayına kadar uzatılması da söz konusudur. Çünkü enerji santrallerimiz çeşitli arızalar nedeniyle ihtiyaca yanıt verecek durumda değiller… Güney Kıbrıs’tan alınan elektrik enerjisine karşın, sık sık bölgesel elektrik kesintileri yaşanmaktadır.

Rum tarafı son zamanlarda bu konuyu konuşmakta ve elektrik tüketimlerinin artacağı kış aylarında Türklere enerji aktarması yapmanın ne denli sağlıklı olacağını kendi çıkarları açısından değerlendirmektedir. 

Bu yaşamsal konu bizim medyadan da, halktan da gizlenmektedir. Her an tümden enerjisiz kalmak gibi ürpertici bir olasılıkla karşı karşıyayız… Ama bunun farkında olan çok az kişi var… 

Türkiye üzerinden Avrupa’yı da kapsayan interkonnekte sisteme bağlanmamız, işte bu gibi nedenlerden dolayı gerekli ve kaçınılmazdır. Türkiye ile Rusya’nın enerji konusunda tarihi bir dayanışma içine girip anlaşma imzalamasının KKTC’nin o sistem içindeki güvencesini de perçinleyecektir.

Enerjimizi, kablo ile Türkiye’den karşılamamız çevresel, açıdan da yararımıza olacaktır. Ülkemizde enerjinin yüzde 99’u fuel oil yakılarak karşılanmaktadır. Fuel oil’in karbondioksit oranı, havamızdaki ve toprağımızdaki kanserojen etkileri gittikçe büyültmektedir.

Ülkemizde tüketilen elektrik enerjisinin her yıl doğaya saldığı 860 bin ton karbondioksit, kanserojen etkilerinin yanı sıra, doğamızda daha nice zarara yol açmaktadır. Bu duruma da kararlılıkla “artık yeter” demenin zamanı çoktan gelmiş ve hatta geçmiştir bile…
 

 

Elektrik…

Yorumlar kapalı.