Yıllardan beri süregelen dönemlerde bir türlü çıkamayan “Hal Yasası” nihayet meclisten geçti. Hal Yasası’nın geçmesi ile beraber yığınla sorun çıktı ortaya. Yasanın uygulanmasında meydana gelebilecek boşluklar ve arızalar, derhal tüzüklerle beslenmelidir, diyor Ziraat Mühendisleri Başkanı Erkut Uluçam. Hatta Uluçam, “Henüz yasa tartışılmadan meclisten geçti” diyor.
Esasında Uluçam ve bu konuda bütün ilgililer endişe etmekte haklıdırlar. Ben sadece bir noktadan hareket ederek, bu yasanın geçmesinin iyi olduğunu düşünüyorum. Ama iyi, ama kötü... Mesele yasanın meclisten geçmesiydi. Hemen hemen her yasada olduğu gibi bu yasada da arızalar olabilir.
Öte taraftan Narenciye Üreticileri Birliği Başkanı Turgut Akçın da bu konuda olması gerekenleri söyledi. Hatta nakliye harcamalarına ilişkin düşüncelerini ifade ediyor. Patates Üreticileri Birliği Üyesi Türkây Hocanın da bu yasa ile fiyat istikrarının sağlayacağına değiniyor.
Bu arkadaşların tüm söylediklerine katılıyorum. Sadece kafama takılan iki fikir vardır. Bunlardan birisi Uluçam’ın vurgu yaptığı “kaçak ürünlerin, yerli ürünleri darbelediği” yönündeki düşünceleridir. Diğeri de Hocanın’ın vurgu yaptığı “Yasanın fiyat istikrarını sağlayacağı” yönündedir.
Mesela insanlar marketlere gittiklerinde fahiş fiyatlarla karşılaşıyorlar. Gerçi Olgun Amcaoğlu marketlerdeki fiyat kontrollerini ara ara yaptırıyor ama, bu da yeterli değil. O yönden yasanın çok önemli olduğuna vurgu yapıyorum.
Hele bir düşünün bakalım... Yazın göbeğinde neden her tarafı delik deşik hayvanlara bile yedirmediğiniz domatesleri satın almak zorundadırlar? Özellikle yaz sofralarının en çok aranan ürünü domates... Bunun tek açıklaması var, o da monopolcülüktür. Bu konuda defaten gazetedeki köşemden domates konusuna değinmiş ve “Neden Türkiye’den kaliteli ve ucuz domates getirmiyorsunuz?” sorusunu sormuşumdur. Hatta “Türkiye’de nar gibi domatesleri tarlalara dökerler, biz burada kabul edemediğimiz domateslere talim ediyoruz” demişimdir.
Taze sebze ve meyvede türlü cambazlıklar vardır. Kimileri piyasayı avucunun içine almış, parmağının üstünde piyasayı oynatıyor. Üreticiden alınan mal, tüketiciye ulaşana kadar belki de dörde beşe katlanıyor fiyatlar. Gerçek olan odur ki, esas malı götürenler, üretici ile tüketici arasında olan komisyonculardır. O nedenle Hocanın’ın söylediği “fiyat istikrarının sağlanması” çok önemlidir.
Esasında bizim Kıbrıs’ın ürünleri, damak tadımızdan olsa gerek, her zaman bize cazip gelmiştir. Normal mevsimler yağışlı olsa herhalde ürün de o kadar kaliteli çıkacak.
Tüzüklere girecek nedenleri, bütün ilgililer kafa kafaya vererek yazmalıdırlar. Mesela Hocanın’ın bir teklifi var. Hal işletmesi ile ilgili bir komisyon kurulmalıdır diyor. Elbette akıl akıldan üstündür. Bunu düşünerek bazı nedenler saptanmalıdır. Satışa sürülen üründe monopolcülüğü önleme adına, çok sıkı fiyat kontrolleri yapılmalı. Şayet ilgili heyetin belirleyeceği fiyatların çok üstünde satış yapanlara caydırıcı cezalar getirilmezse, Hal Yasası’nın önemi kalmaz.
Üretim dedim de aklıma geldi... Üretilen mallarda limit üstü ilaç olmamalıdır. Ne kadar organik desek olmuyor. Ama zirai teknoloji kontrollü sebze yetiştiricileri mutlaka ilaç atarlar herhalde. Bunun da gerekli kontrollerle önüne geçilmelidir.
İthal edilen mallar da kontrole tabi tutulmalıdır. Türkiye çıkışlı malların rayiç fiyattan satılmaları şarttır. Eski insanların “turfanda” dedikleri yeni yiyeceklerin fiyatı genellikle cep yakar. Özellikle bu ortamı fırsat bilenlere geçit vermemek adına “turfanda” dediğimiz ürüne astronomik fiyat uygulaması da cezaya tabi olmalıdır. Gerçi seracılık ve derin dondurucular, turfandalığı da ortadan kaldırdı.
Artık sezon döndü... Yaz geliyor... Karpuz kavun arz-ı endam edecekler raflarda. Meyve bolaracak. Armutlar, elmalar, kiviler ve daha bir sürü meyve evlere girecek. Bir de yeni yeni çarşıya düşen çilekler bolaracak.
Gördünüz mü altını kaşıdıkça neler dökülüyor ortaya. Hal Yasası tartışılmadan geçti diyenlere nazire olsun. Bir işe bir yerden başlanmalıdır. Hiçbir şey mükemmel değildir. Televizyonlardan izliyorsunuz herhalde. Koskoca Amerika veya İngiltere’de ne büyük eylemler ve ne büyük grevler olur. Onlar daha da zorlanıyorlar ürün açısından. Bizim küçücük bir ülke olmamızın, insani değerler açısından çok büyük avantajı vardır.
1968’de Londra’ya gittiğimde yaşlı bir İngiliz kadınının sadece bir dilimlik selofene sarılmış karpuz aldığını o zaman görmüş ve şöyle demiştim...
“Bakın yahu kadına, bir dilim karpuzu alıp evine götürüyor. Bizde bostandaki artıkları hayvanlara yediriyorlar, büyük kentlerin insanları ihtiyaçlarını gıdım gıdım alıyorlar.”
Galiba artan pahalılık bizi de bu noktaya getiriyor. Yazın raflarda selofene sarılı yarım karpuzu görmek mümkün.
Türkiye’ye gittiğimizde patates alırdık pişirmek için. O patatesler ne soyulur, ne de kızartılır bizdeki gibi. Ama nar gibi domatesler rafları süsler. Kıvırcık marul da bizim özlemlerimizdendi. Yani diyeceğim şudur:
Kıbrıs’ta ne ararsanız vardır da, monopolcüler işin suyunu çıkardı. Buna ilaveten Rumlardan alınan tazelikler var. İnsanlar neden güneyden alırlar bazı şeyleri? Kıyaslamak suretiyle daha ucuz olduğunu anladıkları için. Herhalde tüzüklere bu durum da girecek.
Her ne ise... Madem Hal Yasası çıktı, doğru yolu bularak her şeyi rayına oturtacağız demektir. Öyle değil mi değerli okurlarım?
Hal yasasının düşündürdükleri
- 24 Mart 2023, 14:09
YORUM EKLE
Yorumunuz Onaylanmak Üzere Gönderildi