banner6

30 müteahhit, 160 milyon TL alacaklı

banner37

Kıbrıs Türk İnşaat Müteahhitleri Birliği Başkanı Cafer Gürcafer, müteahhitlerin devletten ve belediyelerden alacağı paranın TC kaynaklı ihaleler olduğunu belirterek TC kaynaklı ihalelerin yerel bütçeden ödenmediğini söyledi

30 müteahhit, 160 milyon TL alacaklı
banner90
banner99

Ahmet KARAGÖZLÜ

Döviz krizinden dolayı büyük zarara uğrağan inşaat sektöründe, işler yavaşladı…

Krizden dolayı taahhütlerini yerine getiremeyen müteahhitler, banka faizlerinin de yükselmesiyle borcunu nasıl ödeyeceğini düşünmeye başladı.

İhale bedellerindeki fiyat farkının verilmesini beklerken anaparayı dahi alamaz duruma geldi… Bu nedenle de eylem kararı aldı. Ancak hükümetin anaparayı azar azar ödemeye başlaması müteahhitlerin eylemi askıya almasını sağladı.

Kıbrıs Türk İnşaat Müteahhitleri Birliği Başkanı Cafer Gürcafer, ülkemizde faaliyet gösteren 30 civarı müteahhidin devlete ve belediyelere yaptığı işlere karşılık yaklaşık 160 milyon TL alacağının olduğunu belirtti. Gürcafer, bu paranın 60 milyon TL’sinin devlet, 100 milyon TL’sinin ise belediye ihalelerinin oluşturduğunu ifade etti.

Gürcafer, müteahhitlerin devletten ve belediyelerden alacağı paranın TC kaynaklı ihaleler olduğuna vurgu yaparak, TC kaynaklı ihalelerin yerel bütçeden ödenmediğini kaydetti. Türkiye’nin KKTC’ye altyapılarla ilgili gönderdiği 460 milyon TL paranın kullanma yetkisinde Türkiye’de yapılan sistem değişikliğinden dolayı bir aksama yaşandığını belirten Gürcafer, Türkiye’deki değişikliğin ardından Kıbrıs İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanlığı’nın feshedildiğini, dolayısıyla KKTC’yle ilgili imza yetkisinin henüz tam anlamıyla şekillenmediğini ve ödemelerde gecikme yaşandığını söyledi.

Gürcafer, müteahhitlerin hem söz konusu taahhütlerle, hem de döviz krizi nedeniyle yükselen banka faizleri gibi birçok olumsuzluklarla karşı karşıya kaldığını belirterek “Biz ihale bedellerindeki fiyat farkının verilmesini beklerken anaparayı bile alamaz duruma geldik. Bu nedenle de eylem yapma kararı aldık. Anaparanın azar azar ödenmesi ve bazı olumlu düzenlemelerin yapılması üzerine eylemi askıya almaya karar verdik” dedi.

“Sermaye koyan kesimler krizden daha fazla etkilendi”

Cafer Gürcafer, ülkemizde yaşanan ekonomik kriz nedeniyle herkesin sıkıntı içerisinde olduğunu belirterek özellikle müteahhitler gibi sermaye koyan kesimlerin krizden daha fazla etkilendiğini kaydetti.

Müteahhitlerin bir iş aldıktan sonra o işi yapabilmek için taşeronlara, inşaat malzemesi satanlara ve yükleyici gibi birçok firmaya, onların da başka firmalara taahhütlerinin olduğunu söyleyen Gürcafer, bunun zincirleme olarak devam ettiğini, ancak işin müteahhit kısmında kilitlenme yaşanmasından dolayı zincirde aksama yaşandığını söyledi.

“Devlet sadece kamu çalışanlarından ibaret değildir”

Gürcafer, sözlerine şöyle devam etti:

“Devlet kendi çalışanlarını her ay sonu ödeyebilmek için parayı bir şekilde denkleştirir. Ancak devlet sadece kamu çalışanlarından ibaret değildir.

‘Ben kendi çalışanımı ödeyim ama özel sektörde çalışan insanlar varsın 7-8 ay para almasın’ şeklinde bir yaklaşım devlet adamlığına sığmaz. Böyle olursa müteahhit kendini üvey evlat gibi hisseder. Yani aslında sıkıntıya sebebiyet veren bir yer de buydu. Devlet nasıl ki çalışanlarını ödeyebilmek için paraya ihtiyaç duyduğunda gidip borçlanır, o zaman müteahhitlerin de kendi çalışanlarını ödeme zorunluluğunu olduğunu düşünerek hassas davranmalı. Çünkü ekonomi dediğin sadece kamu çalışanlarından ibaret değildir.

Dolayısıyla bu sorun müteahhitler arasında büyük huzursuzluğa sebebiyet verdi. Ayrıca devlet bazı müteahhitlere ödeme yaparken bazılarına yapmadı. Bu da ‘biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar” dedikleri konunun oluşmasına neden oldu”.

“Keşif bedelleri ve birim fiyatlarını düzenleme devletin sorumluluğundadır”

Müteahhitlerin döviz krizinin ardından keşif bedellerinde oluşan farklar yüzünden zor durumda kaldığını belirten Gürcafer, keşif bedelleri ile birim fiyatlarını oluşturmanın devletin sorumluluğunda olduğunu dile getirdi.

Gürcafer, Planlama ve İnşaat Dairesi’nin birim fiyatlarını üç veya altı ayda düzenlediğini belirterek, keşif bedellerinin birim fiyatları üzerinden yapıldığını kaydetti. Ülkemizdeki sisteme göre keşif bedeli 1 milyon lira olan bir projenin üzerinde teklif vermenin geçersiz sayıldığını söyleyen Gürcafer, döviz krizinin ardından, birim fiyatlarında yaşanan artış yüzünden 1 milyon liralık projenin maliyetinin 1.5 milyona çıktığını, bu nedenle de müteahhitlerin ihalelere teklif veremediğini söyledi.

Gürcafer, kriz dönemi olduğu için devletin ya birim fiyatlarının belirlenme süresini hızlandırması, ya keşif bedellerini 48 saat gibi sürede güncellemesi, ya da keşif bedelinin altında teklif verme zorunluluğunu serbest bırakması gerektiğini sonunda anladığını ifade ederek devletin konu hakkında çalışma yaptığını kaydetti.

Bakanlar Kurulu’nun iş alan bir müteahhide yüzde 70 avans verilmesi konusunda aldığı kararın güzel bir gelişme olduğunu belirten Gürcafer, “Eğer ihale sürecini de hızlandırabilirsek Türkiye’nin altyapılarla ilgili gönderdiği 460 milyon TL parayı ekonomiye enjekte edebilme olanağı da olacaktır” dedi.

“Fiyat farklarının verilmesi için çalışma yapılıyor”

Müteahhitlerin döviz krizinden sonra eski fiyattan ellerinde kalan birçok kontratın ne olacağıyla ilgili hükümetle yapılan en son görüşmede, keşif bedellerinde oluşan fiyat farklarının hangi çerçevede verileceği yönünde mutabakata vardıkları belirten Gürcafer, Türkiye’de fiyat farkları verilmeye başlandığını, ülkemizde de verilmesi için çalışma yapıldığını kaydetti.

Gürcafer, inşaat sektörünün ülke ekonomisi için çok önemli bir sektör olduğuna dikkat çekerek, kriz dönemlerinde erken ve netice alıcı müdahaleler yapmanın çok önemli olduğuna değindi.

Ülke olarak krize erken müdahalede zayıf olduğumuza vurgu yapan Gürcafer, hükümetin çimento ithalatındaki fonları düşürmesi ve yabancıların mülkiyet izinlerini 1’den 3’e çıkarması gibi bazı çalışmaların doğru ama yetersiz olduğunu kaydetti.

“İnşaat sektörü kriz dönemlerinde çok önemli bir araçtır”

İnşaat Müteahhitleri Birliği Başkanı Cafer Gürcafer, yabancıların mülkiyet izninin yükseltilmesinin kamuoyunda “Ülkemiz yabancılara satılıyor” ve “Biz evsiz ve topraksız kalacağız” şeklinde endişe yarattığını, ancak söz konusu durumun toplum tarafından yanlış anlaşıldığını söyledi.

İnşaat sektörünün kriz dönemlerinde çok önemli bir araç olduğunu kaydeden Gürcafer, kriz ortamında yabancılara 20 bin konut satmanın hem inşaat sektörünü, hem de inşaat sektörünün beslediği 250’ye kadar sektörü canlı tutacağını ifade etti.

Gürcafer, Fasıl 96 Yollar ve Binalar Düzenleme Yasası’na göre 20 bin konut yapımı için ihtiyaç duyulan alanın 600 dönüm olduğunu, bunun da çok büyük bir rakam olmadığını söyleyerek, şöyle devam etti:

“Biz İstanbul Teknik Üniversitesi ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi gibi birçok kuruma yüklü miktarda arazi verdik. Bizim konut yapımı için söylediğimiz miktar ise 600 dönüm. Bunun ülkeyi yabancılara satmakla ilgisi yok. Aksine ülkeye katkıyla ilgisi var. 20 bin konutu 4 bin kişiye satar ve bu kişilere de konutu kiralama koşuluyla vergi muafiyeti de verirsek, ülkeye yıllık bir milyon turist getirmiş oluruz. Bir milyon turistin ülkemize ortalama olarak bırakacağı para ise 550 ile 600 milyon dolardır. Bu konutların yapılıp satılmasıyla da devletin kasasına girecek olan rakam yaklaşık 600 milyon dolar ile 800 milyon dolar arasında olur”.

“1974’teki psikolojiyle devlet

olmak mümkün değil”

 

Gürcafer, ülkemizdeki tüm şehirlerin içinde askeri birliklerin olduğunu belirterek, askeri birliklere yakın olan ev veya apartman dairelerinin yabancılara kiralanmasına izin verildiğini, ancak satılmasına izin verilmediğini ve bunun da çok ciddi bir sorun olduğunu söyledi.

“Dünya ve teknoloji o kadar ilerledi ki artık herkes ‘Google’dan istediği yeri görebilir ama biz halen harp psikolojisinden çıkamadık. Askeri yetkililer ülkemizin sosyal ve ekonomik yönden gelişmesine katkı koymaya hazırdır” diyen Gürcafer, 1974 yılındaki psikolojiyle devlet olmanın mümkün olmadığını vurgu yaptı.

Gürcafer, şehirlerin içinde kalan askeri birliklerin artık şehir dışlarına kaldırılması gerektiğini belirterek, 1974’teki konuşlanmanın devam etmemesi gerektiğini ve devletin bu konu hakkında karar alması gerektiğine dikkat çekti.

Söz konusu durum hakkında düzenleme yapılmadığı sürece gelişmenin mümkün olmadığına vurgu yapan Gürcafer, “İnşallah devlet bu konuda somut bir adım atabilir” dedi.

 

Güncelleme Tarihi: 22 Ekim 2018, 08:35
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner111

banner34

banner75

banner104