Ayşe UFUK
Paris’e gidenlerimiz bilirler; Fransa’nın bu güzel başşehrine gitmek pek çok tarihi simgeyi, hayran olunacak sokakları, tarihi bir çok dokuyu gözlemlemenin ve duyumsamanın ne anlama geldiğini..
Başta Paris’in sembolü Eyfel Kulesi’ni, şehrin en yüksek bölgesinde bulunan Montmartre Tepesi’ni, Notre Dame Katedrali‘nin de bulunduğu Saint-Michel bölgesini, en çok ziyaret edilenlerden Louvre Müzesi’ni, Place De La Concord’dan başlayıp Şanzelize’ye (Avenue des Champs-Élysées) uzanan şık dükkânların vitrinleriyle süslenmiş caddelerini, eski ve yeni Paris’i birbirine bağlayan Fransızların sembolü sayılan Arc de Triomphe’i, Şanzelize Caddesi’nin doğu çıkışında bulunan Concorde Meydanı’nı, Paris’i güney ve kuzey olmak üzere ikiye bölen Seine Nehri’ni ve saymakla bitmeyecek simge, meydan, sokak, caddeleri ile bu şehrin elbette ki üstün farklara sahip olduğunu bir şekilde nitelik ve nicelikleriyle bize hatırlatan daha neler neler..
Her yıl milyonlarca turistin uğrak yeri olması da bu nedenle şaşılacak bir durum olamaz elbette.. Bugüne kadar bu şehri henüz ziyaret etmeyenler hayatlarının bir kesitinde buradan geçerse şehrin planlama ve korunma anlamında nasıl iyi bir örnek olduğunu şimdiden bilmeli diye eklemeden edemiyorum..
Aslında bu yazıyla, geçtiğimiz haftalarda mimarlık ve tasarım hakkında en çok okunan magazin dergilerinin bu şehir hakkında yazmış oldukları bir habere değinmek istiyorum..
“Paris mimari simgelerin ünlü olduğu bölgelerde yeşil alanları (kentsel ormanları) büyütmek ve daha yeşil olmak istiyor”.
Bu isteği ile şehri ve kalitesini daha çok iyileştirme amacını anlatan Paris belediye Başkanı Anne Hidalgo; Paris'in değişen sıcaklıklara uyum sağlaması gerektiğini, 2050 yılına kadar 50 santigrat dereceye varacak sıcaklık dalgalarını öngördüklerini ve bunlar için gerekli önlemleri almak için bugünden hareket etme yükümlülükleri olduğunu verdiği gazete söyleşisi ile vurguluyor.
Bununla birlikte ağaçlandırma planlaması için hazırlanan şemaya göre şehrin kapladığı yüzey alanın yüzde 50'sinin yeşil alan olması ve daha geçirgen nefes alınabilir bir şehir haline getirme hedeflerini dile getiriyor. Ayni zamanda Paris’in 2050’ye kadar karbon nötr bir şehir olma arzularını da..
Ne yazık ki dünya genelinde birçok şehir suya, gıdaya ve enerjiye olan talep ve nüfusların hızla artışıyla çevre kirliliğinin artması riski altındadır.
Özellikle şehir nüfusunun artmasının düşük ve orta gelirli ülkelerde kontrolsüz sosyo-ekonomik gelişmelerin, yoksulluğa ve açlığa yol açtığı, işsizliği ve sosyal dışlanmayı arttırdığı görülüyor.
Nitekim yerel yöneticilerin şehirlerde yeterli bakım ve imkanların sağlanmasında gülük zorluklarla karşı karşıya kaldığı bir gerçek.
Sağlıklı ve güvenli yiyecekler, temiz su, temiz hava, enerji, barınma, rekreasyon alanları sağlaması şehirlerin sürdürülebilirliliği açısından büyük önem taşıyor.
Son yıllarda, dünyada doğru öngörülerle daha sürdürülebilir ve daha esnek bir kentsel gelişim modeli izlemeye başlayan şehirlerin sayısı çoğalıyor.
Çünkü, kentsel sorunların üstesinden gelmenin; ormanlara, sulak alanlara, diğer bir anlamla yeşil alanlara yatırım yaparak, önceden planlanmış çözümlerle “yeşil altyapı” hazırlamakla sağlanabileceği ve ancak bu şekilde kalıcı çözümler üretmenin mümkün olunacağı artık günümüzde daha çok biliniyor.
Genellikle beton asfalt gibi ana malzemelerle çözümler üretilen çevre düzenlemeleri yerine doğru planlanmış yeşil altyapıyla daha ucuz, benzer işlevleri yerine getiren, fakat önemli bir farkla sürdürülebilir kaliteli bir çevre yaratmanın artılarının farkındalığı her geçen gün artmakta ve artmalı da..
Bir şehrin doğru planlanmasında ağaçlandırma ve yeşillendirilmeden yoksun bir vizyonun doğru sürdürülebilir bir çözüm olamayacağı asla göz ardı edilememelidir.
Ağaçlar hava kirletici maddelerini gidererek hava kalitesini arttırır.
Ağaçlar yolları ve binaları gölgeleyerek şehirleri serinletir ki bu da enerji tüketimi ve para tasarrufu demektir.
Şehri ağaçlandırmak demek o şehrin estetik çekiciliğini artırmak demektir ve ayni zamanda bu; mahallelerin ve evlerin mülk değerinin de artması anlamına gelmektedir.
Ağaçlandırmanın yadsınamaz faydaları bir şehre hiç kuşkusuz en yüksek düzeyde etki sağlayabilir. Bu pek çoğumuzun aklına hiç gelmeyen birçok faydayı ortaya koyabilir.
Örneğin doğru planlanmış bir yeşil alana yağan yağmurun o şehirde su akışını düzenlemesine yardımcı olması, hayvanlar ve bitkiler için elverişli ortamlar sağlanması, böylece biyolojik çeşitliliğin korunmasına katkıda bulunması gibi.
Fiziksel egzersiz ve rekreasyon alanları oluşturularak kentin refahı, sosyal uyumu ve sağlığını artıran katkılarla, yine şehir içlerinde iyi yönetilen ormanlar şehirlere kaliteli su teminini sağlanmasında, erozyon ve arazi bozulmasını önlemede katkı sağlayabilirler.
Zor değil. Paris Belediye Başkanı’nın 2050 yılı için planları bizim şehirlerimize de ilham kaynağı olmalı.