- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 20 Temmuz 2017, Perşembe 12:17
Eski bir mücahit, 1964’deki Rum saldırıları sırasında Türk mevzisini korumak için diğer mücahitlerle dağa çıkar. Yıllarca dağda, günde en fazlasından 1 Kıbrıs Lirası’na mücahitlik yapar. Bir türlü terhis edilmediğini görünce mücahitlikten firar eder. Firar sonrasında Rum bölgesinde küçük bir restoran açar.
O zamanlar fakirlik çok... Bisikletlerin ana ulaşım aracı olduğu; toplu halde otobüslere binilip, Girne’de, liman arkasındaki Karakız bölgesinde denize girildiği yıllar... Hep anlatılır: Kale arkasında Kıbrıslı Rumların denize girdiği plaj başkaydı, Kıbrıslı Türklerin denize girdiği plaj ise başka... Varlıklı Kıbrıslı Türkler otobüse birkaç kuruş daha fazla ücret öder ve Acapulco civarındaki kumsallara giderdi. ‘Varlıklı’ derken yanlış anlaşılmasın, henüz talan başlamadığı için 3-4 Kıbrıslı Türk aile dışında varlıklı aile yoktu. Nispeten cüzdanında 1-2 kuruş fazlası olanlar otobüse daha fazla ödeyebilir ve plajı daha güzel olan yerlere gidebilirdi. Şimdilerde, hayatında otobüse binmemiş gençlerin yaşadığı Kıbrıs’ta, 1974 öncesi bisiklet pedalı çevirmekten yorulanların tek çaresi otobüslerdi...
Hikâyemizin kahramanı, oldukça yoksul aileden gelen mücahit’e 1974 sonrasında en değerli Rum mallarından biri tahsis edilir. Kilise malı statüsündeki arazide işletme açan eski mücahit yeni iş insanı, yok denecek kadar cüzi bir meblağ karşılığında kiraladığı Vakıf malında çok yüklü para kazanır. İşletmede kendisi ile beraber ailesinin tüm üyeleri çalışır. Gel zaman git zaman eski mücahit yeni iş insanı yatırımlarını büyütür. İlk işletmesi geçtiğimiz aylarda milyonlarca dolar hava parasına bir başkasına devredilir.
Bu hikâyenin perde arkasında çok daha vahim olaylar yaşanır ancak hikâyenin ilk satırları bile KKTC gerçeğini yüzümüze vurur.
Kıbrıs Barış Harekâtı 43. yıl dönümünde Ada’ya ‘barış’ın yanı sıra eşi görülmemiş bir zenginlik bahşetmiştir. Ailesini ancak geçindirebilen, yoksul mu yoksul pek çok insan bugün milyonlarca sterlinlik malın sahibidir. Eski Rum mallarının talan edilmesi süreci sayesinde emek vermeden, bedelini ödemeden el konulan mallar üzerinden muazzam miktarlarda haksız kazanç edinilmiş ve eşine rastlanmaz şekilde havadan sermaye sahibi olunmuştur.
Bedel ödemeden el koyma alışkanlığı toplum içine öyle bir nüfuz etmiştir ki taşınmaz mallar için Kıbrıslı Rum hak sahiplerine ödenmesi gereken tazminatların bir kısmını ödemeye dahi kimse yanaşmamaktadır. Türkiye ‘işgal’ etti, Türkiye ödeyecek diyenlerin, suya sabuna dokunmadan el koydukları mülklerin getirdiği zenginlik içinde yaşayanların çözüm müzakerelerinde bedel ödemeye karşı çıkmaları gayet anlaşılırdır.
Anlaşılmaz olan ise har vurulup harman savrulan malların satılmasına ve sermayenin el değiştirmesine müsaade edilmesi ve 1974 sonrası kurulan düzeni devam ettirme çabasıdır. Böyle giderse, torunların çocuklarının hayatı daha da zorlaşacak, yaşama sarılmayan, çalışmadan geçinmeye alışanların kaderi 1974 öncesi yoksul dönemle kesişecektir.
1974’ün getirdiği zenginlik yavaş yavaş yerini yoksulluğa terk etmeye başladıysa, tam da bugün insan itiraf etmekten çekinmemeli: Neymiş? Uluslararası hukuka aykırı olarak savaş sonrası özel mülkiyete el koymak hayır getirmezmiş. Kendisi dışında herkesi suçlayarak gerçeklerden kaçılamazmış. Çok haklı olan toplumsal bir davada adaleti ve hukuku gözetmezsen haksız duruma düşermişsin. Haksız taraf sonradan yaptıkların sayesinde dünyaya kendisini mağdur toplum olarak kabul ettirebilirmiş. Savaş sonrası ekonomisi yerle bir olan Rum toplumu bugün dünyanın en zengin 40 ülkesi arasında yer alırken sense Türkiye’nin yardımları olmasa yol yaptırıp, maaş bile ödeyemezmişsin.
1974 Kıbrıs Barış Harekâtı yapılmak zorundaydı. Sonrasında yapılanların bedeli ise daha yeni ödenmeye başlandı. Bu başlangıç, sırada bekleyen ağır bedellerin sadece görünen ucudur. Toprağın altın kabul edildiği son senelerin ardından kalaya razı olmak için her şeyi yaptığımıza göre, gelecekten de bizden başka kimse sorumlu olmayacaktır.
MAKALEYE YORUM YAZIN

-
14.02.2019 Freddie’nin aşkı
-
07.02.2019 Sigortanın asfalyası
-
31.01.2019 Marka değeri
-
24.01.2019 Büyük devrimci
-
17.01.2019 Matematik…
-
10.01.2019 Bağımsızlık ve temizlik
-
03.01.2019 Ankara’dan Kıbrıs’a
-
27.12.2018 Büyükler ve küçükler
-
20.12.2018 Game over
-
13.12.2018 Yeleğin sırrı
-
06.12.2018 Atilla Yeşilada ile sohbet
-
29.11.2018 Notlar
-
22.11.2018 Geçmiş...
-
15.11.2018 Geri kabul...
-
08.11.2018 Ödemeyelim mi?
-
01.11.2018 Takip
-
25.10.2018 Davul da tokmak da…
-
18.10.2018 Hesaplar inceleniyor
-
11.10.2018 Kablolu elektrik -2-
-
04.10.2018 Kablolu elektrik -1-
-
27.09.2018 Hatalar
-
20.09.2018 Çağrı
-
13.09.2018 Hükümetin niyeti
-
06.09.2018 Alaturka kriz
-
30.08.2018 Orta gelir tuzağı
-
23.08.2018 UBP taktikleri
-
16.08.2018 IMF ve KKTC
-
09.08.2018 Türkiye teşvikleri
-
02.08.2018 Tebligat meselesi
-
26.07.2018 BRICS anahtarı
-
19.07.2018 Tefeciliğin tarihi
-
12.07.2018 Elektrikte inisiyatif
-
05.07.2018 İmza
-
28.06.2018 Seçim sonrası
-
21.06.2018 BM ve patronaj
-
14.06.2018 Mühendis aday
-
07.06.2018 Kleopatra’nın ahı
-
31.05.2018 Politikacının gölgesi
-
28.05.2018 Boşluk...
-
17.05.2018 Anlatmıyoruz
-
10.05.2018 Surlariçi…
-
03.05.2018 Ne pişiriliyor?
-
26.04.2018 Özgürlük
-
19.04.2018 İngiliz usulü
-
12.04.2018 AB’nin çöküşü
-
05.04.2018 Nerede?
-
29.03.2018 Euro’ya geçmek
-
22.03.2018 Varna mı?
-
15.03.2018 Derinleşen kriz
-
08.03.2018 Kadın korkusu
-
01.03.2018 Birleşme
-
22.02.2018 Gerçek neden
-
15.02.2018 Totaliterleşme
-
08.02.2018 Nijerya
-
01.02.2018 Güç birliği
-
25.01.2018 22 Ocak...
-
18.01.2018 Neyi bekliyorsunuz?
-
11.01.2018 Tehlikeli oyun
-
04.01.2018 Buzul çağı
-
28.12.2017 Kimlik bilgileri
-
21.12.2017 Pizza partisi!
-
14.12.2017 Plansızlık
-
07.12.2017 Kötü siyaset
-
30.11.2017 Zor yıl
-
23.11.2017 Döviz yakacak!
-
17.11.2017 Sonuç belli...
-
09.11.2017 Uranüs etkisi!
-
02.11.2017 Yasanın riskleri
-
26.10.2017 Kim inanır?
-
19.10.2017 Bedeli ağır
-
12.10.2017 Çıkış
-
05.10.2017 Enkaz
-
28.09.2017 Kara para
-
21.09.2017 Angelina’ya davet
-
14.09.2017 Damarın rengi
-
07.09.2017 Exodus 1947
-
31.08.2017 8 ay çalışmak
-
24.08.2017 Hong Kong’dan al haberi
-
17.08.2017 Bubukşo
-
10.08.2017 Elektrikli araba
-
03.08.2017 Fi, Çi, Pi
-
27.07.2017 Gezi treni
-
13.07.2017 Biraz gerçekçi olalım
-
06.07.2017 Kriz ve çözüm
-
29.06.2017 Ara eleman
-
22.06.2017 Tuz ruhu
-
15.06.2017 Kara delik
-
08.06.2017 ARUCAD
-
08.06.2017 ARUCAD
-
02.06.2017 Suç korkusu
-
25.05.2017 Roger Stone
-
18.05.2017 Fıstık mı, su mu?
-
11.05.2017 Temiz deniz!
-
04.05.2017 Algı yönetimi
-
27.04.2017 Kadın eliminasyonu
-
20.04.2017 Nereden buldun?
-
13.04.2017 Sanayi Odası’nda rövanş
-
06.04.2017 Bardağı taşırdınız!
-
30.03.2017 Hayat
-
23.03.2017 Gençlik sıkıntısı
-
17.03.2017 Kodlama ve müfredat
-
09.03.2017 Kadınlar ve erkekler
-
02.03.2017 Büyük kumar
-
23.02.2017 KOBİGEM’e övgü
-
16.02.2017 Ortak noktamız
-
09.02.2017 Rüşvet
-
02.02.2017 Elektromanyetik kirlilik
-
26.01.2017 Sarı muhalefet
-
19.01.2017 Kötülük
-
12.01.2017 Fişenk mi?
-
05.01.2017 Kadın ölümleri
-
29.12.2016 Minilerin yılı
-
22.12.2016 Hiper normal!
-
15.12.2016 Malum çevreler
-
08.12.2016 Krizin ötesi
-
01.12.2016 ‘İngiliz oyunu’
-
24.11.2016 Çözümün anahtarı
-
17.11.2016 Elitlerin sonu...
-
10.11.2016 Bizde yok ki Rusçu!
-
03.11.2016 Demokrasi Devrimi
-
27.10.2016 KIB-TEK’ten 44 binlik fatura
-
20.10.2016 Bilişimden Polis’e
-
13.10.2016 Yasa dışı bahis çetesi
-
06.10.2016 Ara emri muhalefeti